30 Nisan 2009 Perşembe

Savaşan Fakirler...

Terör kazanı kanla karışıp,kaynıyor.Oyalamalar dışında ciddi ve anlaşılır tedbirler de alınamıyor ne yazık ki.Sorun burada ise çözümü de bu topraklarda yaşıyor bence. Kutuplaşmalar sağlayarak teröre ancak katkıda bulunulur, şu anda yapıldiği gibi. DTP'ye karşı yapılan operasyonlar PKK'nın eyleme geçmesini tetiklemekten başka bir işe yaramadı. Bir terör örgütünün istediği politikaları uygulayabilmesi, karşısında ciddi bir iktidar olmadığını gösterir.Sivil irade ne çare ki askeri vesayet altında kalmıştır.
Demokrasinin güdük kalması Kürt Sorunu'nun gerçek nedeni değil mi ? Siyasal örgütlenmesi yasaklanmış kesimler hak arama yollarını şiddete başvurarak aramakta. Sadece Kürt'lerin haksızlığa uğradığını söylemek bu açmazın tek yanını gösterir bence.Türkiye'nin diğer bölgelerinde de demokrasi sorunu olduğu açık.Yasakların gölgesinde yaşanan hayatlar çıkış yolunu terör açmazında buluyor.Sanki çok geniş bir kan davası varmış gibi şimdi daha çok kan akacak. Kafalar bulandırılırken bir gerçeği kaçırmayalım :Bağımsızlığımız ekonomimize ve varlığımızı korumamıza bağlı.IMF ile anlaşarak ya da ABD-AB eksenine yaslanarak değil. Şiddet ve açlıkla sınananlara gelince gün gelir bu insanlar gerçek şiddetin yuvası olurlar,sakın unutmayalım...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Türk'e Saldırı...

Hep olaylarla anılan 1 Mayıs yaklaşıyor. Bostancı'daki operasyondan sonra Ankara Bilkent Üniversitesi'nde Hikmet Sami Türk'e suikast girişiminde bulunuldu.Ekonomik krizle güçlenen toplumsal gerginliği seçimlerden sonrada hafifletemedik.Lice'deki 9 askerin şehit olmasıyla güçlenen inancım şu;terör eylemleri gündemi yeniden yaratıyor. Taksim'de kutlanmak istenen İşçi Bayramı dikkat edilmesi gereken yol haritasının en önünde yer almakta.Güvenlik için haklardan feragat etmek işin özünü oluşturuyor.Ergenekon Terör Örgütü'nü es geçersek yakalanan ya da öldürülen kişiler profesyonel teröristler olarak bu kanlı oyunda rol almaktalar.Krizle şekillenen ekonomi sosyal hayatı da kendi girdabına davet etmektedir.Terör, umutsuz insanların elindeki son kozdur.Demokrasisi gelişmiş ülkeler bu silahı mensuplarına ekonomik refah sağlayarak, insanca muamele ederek ellerinden alır.Olması gerekeni yapmaktadır sadece bu ülkeler. İnsanları teröre iterek terörle mücadele edemeyiz. En başta önlememiz gereken terör ise gelir dağılımını altüst eden ekonomik terördür.

28 Nisan 2009 Salı

Liberalleştiremediklerimizden misiniz?

Ekonomi çöktükçe siyaset,hukuk ya da ahlak gibi tüm üst yapı kurumları da sarsılıyor. Tüketim ekonomisini tüm Dünya'ya yayan küreselleşme süreci yarattığı krize hem kılıf hem de çare arıyor şu günlerde.Ülkemizde ise Darbe sonrası Özal ile başlayan ama gücünü 24 Ocak Kararları'ndan alan liberal ekonomi politikaları nedense bizim insan hakları mahallesine uğramıyor.Geliri adilce paylaşmayan, insanca yaşama koşullarını güdük bırakan, savaşa gönül veren , bilime ve insanlığın ortak aklına ait olan değerleri bize ait değil diye reddeden , kendini eleştirmeyen bir toplum ancak zorla zaptedilir. Yapılan baskı, bize yaşatılan gerginlik budur. Orta sınıfın zayıflaması, çağdaş sol anlayışın olmaması bizleri muhalefetsiz ve zayıf bırakıyor. Sınıflararası gerilim içine kapanık cemaatleşmeyi aynı zamanda çatışmayı beraberinde getiriyor. Kriz özünde paranın değer kaybetmesi değil insanın doğuştan sahip olduğu değerlere ve haklara yabancı kalması değil mi sizce?

27 Nisan 2009 Pazartesi

Terör ve Terörist...

Şu saatlerde polis Bostancı'da gece başladığı operasyona devam ediyor. 9 yaralı var, 1 kişi ise öldü. Ölen genç bir insan maalesef...Hayatımız terörle ne kadar içiçe. Trafik bile terör olarak adlandırılıyor ülkemizde. Kuşkusuz bunun derinde yatan nedenleri var. Tüm olanları dış ülkelere bağlamak çözümsüzlüğün başlıca nedeni. Sağ-sol çatışması nedeniyle yapılan darbenin üstünden 28 sene geçti, G.Doğu'da terör hala sürüyor. Büyük şehirlere göç , bozuk gelir dağılımı , modernleşmenin getirdiği problemler... bunları bilim adamlarına sorarsanız size anlatırlar. Peki ölen insanlar? Onlar sadece bir istatistiki bilgi olarak kalacak kayıtlarda. Kaybolan hayatların karşılığı ne olacak? Halkımıza yaşadıkları süre zarfında insanca yaşama koşullarını sağlayamamak da bir terör değil mi? Paramız değersiz diye ortalığı inletiyoruz, insanımız değersiz diye ortalığı ayağa kaldırmadığımız için baş sorumlu biziz bence. İnsanı öncelik olarak alırsak kaybettiğimiz zamanı kurtarabiliriz.

24 Nisan 2009 Cuma

Tehlikeli Oyun...

Hükümetin dış politika açılımları gitgide birer hüsran vesikası oluyor . Ortadoğu, Irak ,Ermenistan ,Kıbrıs, NATO,AB... Atılan her adım çıkarlarımızı daha fazla zedeliyor. Küresel güçlerin mücadelesinde çok dikkatli davranmak gerekli, hele hele ekonomik açıdan dışa bağımlıysanız. Stratejiniz sadece AB veya ABD odaklı olursa Dünya'nın kalan kısmıyla nasıl ortaklık yapacaksınız? AKP dış politikada ezberi bozduğunu iddia ediyor, kanımca dış bağımsızlığı tehlike altına alarak yapılan bu oyun tehlikeli bir hal alıyor. Uluslararası arenada gücünüz kadar mücadele edebilirsiniz. Dünya görüşünüz ve vizyonunuz ise gücünüzü arttıran veya azaltan unsurlardandır. Hükümetin başındakiler ise bu vizyondan oldukça uzaklar bana kalırsa. Patlamış lastikle yolda kalırsınız, hükümet şu anda patlak lastikle Formula'ya hazırlanıyor gibi.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Açlık Piyasasındaki Değişiklikler...

Çalışan sigortalı sayısında 217.000 kişilik bir azalma olmuş ilk iki ayda. Sigortasız olup da işsiz kalanların sayısı bunun bir kaç katı olmalı. İşsiz kalmış, sosyal güvencesiz ve açlıkla başbaşa kalmış insanlar ne gibi çarelere başvurur sizce? Bazı rakkamlara göre işsiz sayısı altı buçuk milyonu aşmış durumda. Kanımca on milyondan aşağı değildir.

Üretimin azalması toplumsal çatışmayı da beraberinde getiriyor. Patlamaya hazır bir bombanın üzerinde oturuyoruz ne zamandır.Ekonomik altyapıdaki olumsuzluklar hukuk veya siyaset gibi üstyapı kurumlarında muazzam değişiklikler yapacak. Savaşlar, göçler, hastalıklar, etnik veya dini terör bu çağın ürettiği problemler. Eğitimsiz kitleler üretim ve istihdam konusunda daha fazla zorlukla karşılacaklar.Gelecek için umut etmek sol düşünceyi yeniden iktidar için alternatif kılmaya bakıyor.Sağ politikaların dünyamızı ve ülkemizi ne duruma getirdiği ortada.Solu denemek lazım, yoksa bu koşullarda düşman aramak için kendimizden başkasına ihtiyaç duymayacağız.

21 Nisan 2009 Salı

Düşmanlık Ektik Şimdi Ne Biçeceğiz?

Tanımadığınız insanların acıları sizleri de etkiler sanırım. Mağlup olma korkusundan öte haksızlığa karşı yiğitçe duruşları çoğumuzu büyüler çoğalan cesaretleriyle.Bizleri de alıp hiç varolmamış iyilikler diyarına götürürler kendileriyle beraber . Böylesi insanlar azdır bu ülkede, renksiz, kimliksiz olmak daha fazla kar sağlar bu topraklarda. Organize suçlar işlenir ceza bulmaz ama ayıplar en ağır cezalarla denkleştirilir. İnsanlığın yittiğini ne zamandır dillerimizde döndürüyoruz. Peki insanlığımızı küften unutulmuş dolaplara hangi askılarla asıp kaldırdık. Muhalefetsiz olmak mı böylesi bizi yaralayan? Yoksa darbeler, 30 yıldır süregiden iç savaş, yağma, hırsızlık, töreler... nedir sebebi bu dirençsizlik, ölü toprağının üzerimizdeki?

Kaypağız da en helalinden, silahla delikanlı gezer ... korkumuzdan en çok korktuklarımıza saldırırız. Bölünmez bütünüz kendi içimizde, en fazla Türk ise Hitler'ine helva yapar buğusu üzerinde. Sayın muhbir vatandaş taş atan çocuklar kadar yürek yok sende. Dahası yüreğiniz taş olmuş, en büyük cezanız ise kendiniz. Bu yazdıklarımdan daha fazlası ise kendime: Çünkü utanmadan susup oturduğum için.

20 Nisan 2009 Pazartesi

Linç Kültürü Nereden Kaynaklanıyor?

Sabahleyin seyrettiğim bir video görüntüleri Trabzon'da basın açıklaması yapan grubu linç etmek için yapılan saldırıyı içeriyordu . Belirli bir süre kadınlı erkekli topluluk küfürle taciz edildi, sonra harekete geçildi. İnsanların milliyetçilik damarlarının kabarması ile bu kadar kinle vurulur mu? Genç kızları bile ayaklar altına alarak dövdüler. Kovaladıkları şahıslar bir binaya sığınıncaya kadar linç devam etti. Sokaktaki insanlar polis veya sivil ayırmaya çalıştılar ama kalabalık azgınlaşmıştı bir kere. Sivas'ta yaşananlar hatırıma geldi sonradan, ne farkı vardı? Polis binanın önünde tedbir alıncaya kadar linç çabaları sürdü. Sonra Ramazan Akyürek geldi ve güruhu yatıştırdı. Olaylar böylece yatışmış, kinle kabaran damar susmuş oldu.

Benim insanım bu muydu?... Her geçen gün daha da yozlaşan,yalnızlaşan,aç kalan benim insanım... Zayıfa karşı zalim benim insanım... O topluluğun PKK'lı olması veya TAYAD'a mensup olması onları insanlıktan çıkarır mı? Çocuklarına bile polise taş attığı için hapis cezası veren adalet neden polis işkencede adam öldürdüğü zaman aynı adaleti uygulayamıyor.Gasp suçu neden insan canını almaktan daha ağır ceza gerektiriyor. Kanun önünde eşitlik fikrinin ideolojilere göre değiştiğine inanmaya başladım.

Ergenekon süreciyle artık iyice siyasileşen adalet yoksullara ve zayıflara karşı korku çemberini daraltmaya başladı.1 Mayıs Emek Bayramı olarak tatil ama Taksim YASAK!...Dikkat edilmesi gereken günlerdeyiz;krizin azdırdığı bir faşizm devletle elele verir ve sonrası... Görmek isteyenler için gerçekler o kadar açık ki!

17 Nisan 2009 Cuma

Bu Topraktan Bu Kadar Çömlek...

İnsan kaynakları açısından zengin miyiz sizce? Yetişmiş insan gücünün toplam nüfusa oranı ne acaba? Ortalama eğitim ilköğretim 4. sınıf düzeyinde. Aşiret ekonomisinin değerleri ile çağdaş dünyayı yakalayamıyoruz. Üretim araçlari hala çok küçük bir kesimin elinde. Bu durum muhafazakarlığı arttırmakta günden güne.Toplumsal değerler orta sınıfın budanmasıyla yozlaşarak şehir enkazına dönüşmekte. Göçle şehre gelip varoluş savaşı verenler cemaat veya geniş aile ilişkileri ile kendi kimliklerinin bulmaya ya da korumaya çalışmaktalar. Bu yabancılaşma çağdaş olan herşeye karşı faydacı ama yabancı olan herşeye düşman gibi bakan güvensiz bireylere neden oluyor. Aydınlık karanlıkla çarpışıyor ne zamandır. Ekonomimiz sağ politikalarla krizden krize savrulurken halkımız bunun yükünü artan bir şekilde yaşıyor. Kurtuluşumuz eğitimi çağdışılıktan kurtarmakla başlıyor. İnsanlarımız daha iyisine layık, bir de buna inansalar.

14 Nisan 2009 Salı

Seri Hukuk Cinayetleri...

Kanımca Ergenekon Darbesi boyunca hukuk cinayetleri işleniyor.Darbeler bile boyut ve biçim değiştirdi bu ülkede demokrasi adına hukukun ayaklar altına alınması değişmedi. Riyakarlığın,kaypaklığın,adamsendeciliğin bereketli topraklarındayız ne de olsa. Umarsamazlığımız başkalarının hayatını mahvediyor, ne çare biz böyleyiz. Göçlerin,savaşların,aşağılanmışlıkların acısını en savunmasızlara çektiririz. Güçlü olan ezer,ezilen ise kendinden zayıfı.Bugün Türkan Saylan'ın bile evini arattıran irade yarın kendisi hukuka ihtiyaç duyacak, bundan adım gibi eminim. Zulm ederek mazlum olunmaz. 12 Operasyon boyunca silah bulan,CD kopyalayan,insanları tutuklayan,hapse koyan ama daha süren davanın iddianamesini bile bitiremeyen savcılar ne yaptıklarının farkında mı? Tutuklananlardan darbeyi gerçekten amaçlayanlar bırakın bunu yapmayı en sıkıştıkları anda ait oldukları çatıya kaçarcasına sığındılar.Bu kadar tabansız darbe önde geleni olur mu? Söylediklerimden darbe istediğim anlaşılmasın, sadece bu kadar uzun süren ama sonuçsuz kalan bir dava ilerde daha büyük sorunlar yaratacak. AB süreci darbe olasılığını azalttı ama iktidarın hukuku istediği gibi kullanması onu 12 Eylül Cuntası'ndan farklı kılar mı sizce? Yapılan utanma duygusu olanlar için ayıp, devlet içinse değer yargıları yıkılmış bir toplumu baskı altında tutmaya çalışmaktan başka birşey değil.Korku dağları hukukun kanatlarıyla arşa ulaşıyor,ilgilenenlere bu sözlerim.

9 Nisan 2009 Perşembe

Obama Geldi Geçti...

ABD başkanının ziyareti bitti,şimdi ise bu dar zamanlarda yorum zamanı.Türkiye küresel bir ekonomik krize kendi krizinin etkilerini yaşarken yakalandı. Üretim 2006 yılından itibaren düşüşe geçmişti. Dünya'da finansal piyasalarda başlayan fırtına bizde üretim kesiminde ileride durgunluğa dönecek olan bir yavaşlama halinde kendini gösterdi. Siyasi irade tedbir almakta gereken çevikliği ve güveni sunamadı insanlara.IMF ile anlaşmak başlı başına bir güven unsuru olarak sunulmakta şimdi. Bu ambalajın altında ise hükümete duyulan güvensizlik yatıyor. Seçim sonuçları ise bu gecikmenin izlerini taşımakta.

Dış politika alanındaki gelişmeler ekonomik krizin güvenlik ve ittifak krizine dönüştüğünü G20 zirvesi ve NATO toplantıları ile Dünya'ya gösterdi.Fakir ülkeler hiç payları olmadıkları halde bu krizin derin etkilerini yaşayacaklar.Parasal destek paketleri sadece iflas halindeki AIG,GM ya da Fannie Mae benzeri kuruluşların derdine derman olacak. Yaklaşık 50 milyon insan işini kaybedecek bu süreçte.Obama'nın bizi bize anlatması komikliğini bırakırsak,Fransa NATO üyeliğine girmekle -Obama'nın garantörlüğüne rağmen- AB ile sorunlarımızı buraya da taşıyacak. Rumlara limanların açılması,Rasmussen'in NATO Genel Sekreteri olması,Ermenistan ile yakınlaşmanın Azerbeycan'ı küstermesi,bölünen Irak,Afganistan'a ilave asker gönderme... gibi çözülmemiş problemler hala ortada duruyor.

ABD, kişilere bağlı dış politika izlemeyecek kadar tecrübeli uluslararası sularda.Obama'nın yarattığı sempati Bush'un yarattığı tiksintiden sonra gayet normal.Ama unutulmaması gereken nokta :Çıkarları sözkonusu olunca büyük ülkeler kendisine alet olanları acımasızca harcayabiliyorlar.

6 Nisan 2009 Pazartesi

AfPak Stratejisi...

Rasmussen konusuna odaklanırken Fransa çaktırmadan NATO'ya geri döndü. Yeni ittifak stratejisi, Fransa'nın da katılmasıyla Afganistan'da daha fazla şiddete yol açacak gibi. SSCB bu ülkede ne yaşadıysa ABD ve NATO ülkelerinin de aynı sonu yaşayacağı uzak ihtimal değil. Bölünmüş Irak'ı , yıkılıp kalmış Afganistan'ı görünce bunca ölüme karşılık ne alındı. Demokrasi ve insan hakları en fazla bu ülkelerde çiğnenmeye devam ediyor. Yeniden gönderilecek olan 17.000 ABD askeri ise yangına benzin dökmekle eş anlamlı. El-Kaide belki bölgede daha da güçlenecek.Şiddet terörü ,terör ise daha fazla şiddeti körükleyecek . Hamid Karzai ise politikalarıyla Afganistan'ın Talabani'si olmaya aday. Çıkar masalarında mazlum halkların hakları gasp edilirken Türkiye'nin bu kavgada yine artıklara talip olmasıysa onur kırıcı.

2 Nisan 2009 Perşembe

Önce İnsan...

İlgili aramalar: nostalji - bang bang -  ajda pekkan -  1967 -  bang bang -  nosttan

Londra başta olmak üzere Avrupa başkentleri büyük eylemlerle çalkalanmakta günlerdir. Küreselleşme karşıtları Seattle benzeri protestolarına bu şehirlerde devam ediyorlar.  Kriz, G20 ülkelerini dünya çapında çözümlere zorlarken  liderler kalabalıkların sesini daha da yakından duyuyorlar sanırım.  "Önce İnsan" diyerek bayrak açan sivil muhalefet  adalet ve hak talep ediyor heryerde. Böylesi bir toplumsal haykırış bizde sessiz kalmıştı. Sivilleşmeyi ve özgür muhalefeti sadece kanunları tekrar yazarak değil düşünceleri özgürleştirerek sağlamak en  uygun   çözüm bana kalırsa.

 Sol'un kendini yeniden  hatırlattığı günlere dönüyoruz. Neo-liberallerin karşısına Neo-68'ler çıkıyor heryerde. Altyapı üstyapıyı bir kez daha şekillendirmekte, krizle tıkanan ekonomi  tüm kurumları sarsmakta. Biz daha yerel seçim sonuçlarını okumaya çalışırken Dünya'nın heryerinde Sol siyaset kitleleri meydanlarda birleştirmekte. Kapitalizmin insanı özüne yabancılaştıran yapısına karşılık yeniden umut olan Sol siyaset barışla emeği baştacı edecek kanımca.

Muhalefet etmek siyasi partilerden öte bilinçli bireylerin emeklerinin artı değerini almaya çalışırken oluşan  bir mücadele türü.Darbelerle büyüyen  korkularımız bizleri sağ siyasetlere mahkum etti. Sonuç : Fakirlik,toplumsal çözülme,değer yargılarının yok olması,insanın insana kulluğu değil mi? Orta sınıfın taşıdığı tüm değerler tehdit altında ne zamandır.Zenginliğimizi ancak paylaşarak sağlarız, demokrasiyi ve muhalefeti tüketerek değil.