Ne zamandır ekranlarda kanlı insan manzaraları seyrediyoruz.Olmadık sebeplerle canice işlenen cinayetler,çocuk kaçırmalar,kadın ve yaşlılara saldırılar artarak sürüyor.Suç işlemenin normal karşılanması, toplum temelinde meşruiyet kazanması hiçbir dönemde böylesine itibar kazanmamıştı.Daha bugün, İstanbul-Hadımköy'de 4 kişi evlerinde ölü bulundu.Travmalarını kendi hayatlarında yaşayan bireyler intihar ederlerken,dışa yansıtanlar rahatça adam öldürebiliyor.Cinnet toplumunun kıyısında gezinen düşmüş ruh gezginleri her an hayatlarımıza kolayca kast edecek potansiyeli üzerilerinde taşıyorlar.
Peki neden bu duruma düştük?Sürekli baskı altında tutulan,korkuyla sindirilmiş kişilik mezarlıkları yaşarken anlamlandıramadığı ekonomik ve sosyal değişimlerin,normların silinmesinin acısını böyle çıkartıyorlar. Yukarıdaki ezcümleleri yazmak için ruh sağlığı hekimi, sosyolog ya da psikolog olmanıza gerek yok.Sadece insanların gözlerine bakmanız yeterli. Karanlık bir ruh halinde evlerinden dış dünyaya adım atanlar en yakın çevrelerinden başlamak üzere şiddet yangınlarını üzerimize kusuyorlar. Trafikte karşıdan karşıya geçmekte bile zorluk yaşanıyorsa artık değer yargılarını değil terörizmi konuşmanın zamanı gelmiş de geçmiş bile.
Göçle değişen töre toplumu,geride bıraktığı kırsal hayatın değer yargılarını şehirlerde de sürdürmekte.Bireyler,mega köylerde kasaba hayatını yaşarlarken almaları gereken devlet destekli eğitim, sağlık, istihdam araçlarına ulaşamazlarsa yaşadığı çevreye yabancılık duyup, içe kapanma süreci yaşıyorlar.Bu süslü ifadenin Türkçesi göç insanlarımız işsiz, aç,mesleksiz olarak değersizliklerini her birimizin hayatına kast ederek yansıtıyorlar.Aile dramlarının, boşanmaların, mahalle baskılarının temelinde adil ve dengeli bir yaşam standardının oluşturulamaması yer alıyor.
Ekonomik krizler, işsizlik ve göçü beslerken şehirdeki kalabalıkların yalnız bırakılmış hayatları nice acıları iç dünyalarında süründürerek devam ediyor.Yaşadığımız boş tartışmalar,magazinleşmiş siyaset sanatçıları, ünlü-ünsüz sevgi dilenenler,mesleksiz kanaat önderleri, iğdiş edilmiş nesiller düzenin değişime karşı direnme çığlıklarının fahri temsilcileri. Şimdi, köşeyi onlar tutuyor,köşeyi onlar dönüyor ve onlar benden sonra tufan diyorlar.Sahiden tufan olmaması için,toplumsal afet haline gelen şiddet ve boş vermişlik sarmalının üstesinden gelebilmek için çağdaş, demokratik sol siyaset değer yargıları ve hırsız olmayan isimlerle gündeme getirilmeli.Çünkü işin şaka kaldırır tarafı yok.
işsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
işsizlik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
2 Ekim 2009 Cuma
Bireysel Terör...
Etiketler:
Alın-Verin Ekonomiye Can Verin,
eğitim,
işsizlik,
siyaset,
SOL,
sosyal demokrasi,
sosyal hayat,
şiddet,
toplum
19 Ağustos 2009 Çarşamba
Kimin Merkez Bankası?
2001 yılı Krizi süresince yaşanan sarsıntının ardından özerk ve bağımsız kurumlar oluşturulmasına gidildi. Siyasi müdahalelerin kamu bankalarını görevlerini yerine getiremez hale sokması bu tercihte etkili olmuş idi.Böylelikle yeni düzenleyici kurullar ya da özerk kurumlar kamu yönetiminde yerlerini aldılar. 2002 yılı seçimleri ve göreve gelen yeni iktidar geçen 7 sene boyunca bu kurulların özerkliklerini işlevsizleştirdi. Baskı altında karar vermek durumunda kalan bürokratlar, olması gerekeni değil kendilerinden istenilen kararları aldılar. 2006 yılında göreve gelen Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da aynı tip zorluklarla mücadele etme durumunda kalıyor.
Merkez Bankası 2008 Ağustos ayından beri faiz indirimi uyguluyor. Küresel Kriz , durgunluk , kredi piyasasının daralması ve düşen talep bu faiz politikasının altında yatan nedenler. Banka, enflasyonun düşme eğiliminde olacağını ısrarla tekrar ediyor.Talebi canlandırmak, finansman ihtiyacında olan aktörlere likidite sağlamak amaçlı bu faiz indirimleri devam edecek gibi.Bana kalırsa Merkez Bankası'nın açmazı şurada yatıyor: Ayakları yere basan,sağlam bir mali çerçeve programı yürürlükte olmadığı için tek başına bir şeyler yapma çabası içersinde.Siyasi iradenin IMF ile anlaşma imzalanması konusunda gösterdiği ağırkanlılık kuruma daha ciddi tehditlerle uğraşma sorumluluğunu yüklemektedir.
Ekonomide güven azalışı, hane halkının artan borçlanması ve tırmanan işsizlik reel kesimin üretim imkanlarını elinden alıyor. Dünya'da finansal alandan reel alana sıçrayan dengesizlikler bizde ise tam tersi bir duruma yol açmakta. Bu sebeple özel ve kamu bankaları riskli saydıkları kredilerini zamansız biçimde geri çağırmakta, reel sektörü bu defa da onlar sıkıştırmaktadırlar.Uzun vadeli kararların yerini günü kurtarma kaygısı aldığı için zaman kaybı bizlere yüksek maliyetler getirecek. Bu sene ve sonraki 2 sene bu krizin etkilerini izale etmek için çaba göstereceğiz.Hükümet yoksullaşan halkın taleplerini karşılayamayıp,onlar için fazlasıyla acıtıcı kararlar almak zorunda kalabilir. Bizlere Kemal Derviş ve AKP'yi hediye eden 2001 Ekonomik Krizi yeni yüzüyle 2009 yılında gene karşımızda.Üretim-tasarruf-yatırım ekonomimizin önceliği olmadığı sürece ileriki günlerde nereden tutarsak tutalım elimizde kalacak gibi görünüyor.
Merkez Bankası 2008 Ağustos ayından beri faiz indirimi uyguluyor. Küresel Kriz , durgunluk , kredi piyasasının daralması ve düşen talep bu faiz politikasının altında yatan nedenler. Banka, enflasyonun düşme eğiliminde olacağını ısrarla tekrar ediyor.Talebi canlandırmak, finansman ihtiyacında olan aktörlere likidite sağlamak amaçlı bu faiz indirimleri devam edecek gibi.Bana kalırsa Merkez Bankası'nın açmazı şurada yatıyor: Ayakları yere basan,sağlam bir mali çerçeve programı yürürlükte olmadığı için tek başına bir şeyler yapma çabası içersinde.Siyasi iradenin IMF ile anlaşma imzalanması konusunda gösterdiği ağırkanlılık kuruma daha ciddi tehditlerle uğraşma sorumluluğunu yüklemektedir.
Ekonomide güven azalışı, hane halkının artan borçlanması ve tırmanan işsizlik reel kesimin üretim imkanlarını elinden alıyor. Dünya'da finansal alandan reel alana sıçrayan dengesizlikler bizde ise tam tersi bir duruma yol açmakta. Bu sebeple özel ve kamu bankaları riskli saydıkları kredilerini zamansız biçimde geri çağırmakta, reel sektörü bu defa da onlar sıkıştırmaktadırlar.Uzun vadeli kararların yerini günü kurtarma kaygısı aldığı için zaman kaybı bizlere yüksek maliyetler getirecek. Bu sene ve sonraki 2 sene bu krizin etkilerini izale etmek için çaba göstereceğiz.Hükümet yoksullaşan halkın taleplerini karşılayamayıp,onlar için fazlasıyla acıtıcı kararlar almak zorunda kalabilir. Bizlere Kemal Derviş ve AKP'yi hediye eden 2001 Ekonomik Krizi yeni yüzüyle 2009 yılında gene karşımızda.Üretim-tasarruf-yatırım ekonomimizin önceliği olmadığı sürece ileriki günlerde nereden tutarsak tutalım elimizde kalacak gibi görünüyor.
18 Ağustos 2009 Salı
Genç İşsizlik...
Her dört gençten birisi işsiz ülkemizde. İstihdam sağlayıcı ekonomik politikaların yerine kur-faiz-borsa saç ayağına bağlı bir büyüme tercih edildi bugüne kadar, sonuç ise ortada. Küresel Kriz öncesinde durgunluğun yaşandığı ve bu durgunluğun 2008 yılından itibaren daralma yönüne dönüştüğü göz önüne alınırsa yakamızı işsizlik-enflasyon-durgunluk çarkına kaptırmış durumdayız.Birbirini besleyen bu olumsuz ivme etkisi ekonomik alandan dışarı çıkarak toplumun tüm üstyapı kurumlarına sirayet etmiş durumda.
2009-10-11 yılları bu olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi ile geçecek.Bu nedenle erken bir genel seçim yapılma ihtimali IMF anlaşması imzalanması kadar yakın bir senaryo. İktisadi faaliyetlerin küçülme yönünde devam etmesi yüzyılın ilk krizini bizlere katmerli biçimde yaşatacak görünüyor.Kamu ekonomisinin bozulmuş dengeleri yeni vergiler, zamlar ve kemer sıkmaya dönük tasarruf tedbirleri olarak halkımıza yansıyacak. Hane halkı gelirleri düşerken , yükselen borç ve giderler işsizlik oranının artması ile koşut olarak bankaların aktiflerine geri dönmeyen alacaklar olarak yazılacak.2001 Krizi'nin esas sebeplerinden olan bankacılık sektörü böylesi aktif kalitesinin bedelini ancak sermaye karşılama oranları düşerek göğüsleyebilir.
Daldan dala atlarken yaklaşan Ramazan Ayı ile yükselişe geçen enflasyona dikkat çekerim. Kamu açıkları borç faizlerini arttırırken , zayıf kalan talebin canlanması fiyatlarda şişmeye yol açacak. Üretimde toparlanmanın karşılığı olarak yükselen ithalatın cari açığı tetiklemesi riski ise kur fiyatlarını T.L. aleyhine değiştirir.Bu süreçte iktidar olarak Durgunluk+Enflasyon+Yüksek Faiz-Kur dengesizliğini kimseye anlatamazsınız.Ekonomi can acıtıcı bu sürece girmeden tedbir alınması en mantıklı yol.Tedbir alınmada gecikme yaşanması gerçeğini göz ardı etmezsek, son açılımların sebebi olarak bu bozulmayı örtmek olabilir.
2009-10-11 yılları bu olumsuz etkilerin bertaraf edilmesi ile geçecek.Bu nedenle erken bir genel seçim yapılma ihtimali IMF anlaşması imzalanması kadar yakın bir senaryo. İktisadi faaliyetlerin küçülme yönünde devam etmesi yüzyılın ilk krizini bizlere katmerli biçimde yaşatacak görünüyor.Kamu ekonomisinin bozulmuş dengeleri yeni vergiler, zamlar ve kemer sıkmaya dönük tasarruf tedbirleri olarak halkımıza yansıyacak. Hane halkı gelirleri düşerken , yükselen borç ve giderler işsizlik oranının artması ile koşut olarak bankaların aktiflerine geri dönmeyen alacaklar olarak yazılacak.2001 Krizi'nin esas sebeplerinden olan bankacılık sektörü böylesi aktif kalitesinin bedelini ancak sermaye karşılama oranları düşerek göğüsleyebilir.
Daldan dala atlarken yaklaşan Ramazan Ayı ile yükselişe geçen enflasyona dikkat çekerim. Kamu açıkları borç faizlerini arttırırken , zayıf kalan talebin canlanması fiyatlarda şişmeye yol açacak. Üretimde toparlanmanın karşılığı olarak yükselen ithalatın cari açığı tetiklemesi riski ise kur fiyatlarını T.L. aleyhine değiştirir.Bu süreçte iktidar olarak Durgunluk+Enflasyon+Yüksek Faiz-Kur dengesizliğini kimseye anlatamazsınız.Ekonomi can acıtıcı bu sürece girmeden tedbir alınması en mantıklı yol.Tedbir alınmada gecikme yaşanması gerçeğini göz ardı etmezsek, son açılımların sebebi olarak bu bozulmayı örtmek olabilir.
8 Temmuz 2009 Çarşamba
Açlık ve Asgari Ücret...
Türk-İş'in yaptığı araştırma sonucunda 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 733.00 TL, yoksulluk sınırı ise 2.300.00 TL' olarak açıklandı. 2009 yılının ikinci yarısından itibaren net asgari ücret geçim indirimi dahil haliyle 546.00 lira olacak. Çok para bozdur bozdur harca. Kamu işçileri ile hükümet dün toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma imzaladı, özel sektör çalışanı sefalet ücretine talim etmeye devam edecek. Patronların tek tercihi AKP'deki çürümüşlük bana ANAP'ın son dönemlerini hatırlatıyor. Başbakan'da "Ben zenginleri severim." diyen Turgut Özal'ı.
Düşük ve orta gelirli insanların oylarını alarak iktidara gelenler, koltuklarının banilerine sırtlarını dönmüş durumdalar.2002-2007 boyunca yıllık ortama %7 gibi suni bir şekilde büyüme gerçekleştirdiği öne sürülen Türkiye ekonomisi aslında zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir uçurumunu arttırdı.Kişi başı 10.000 dolar milli gelir hesabı kriz duvarına çarptı.Böyle bir şey de ihtimal dahilinde değil, artan sadece yoksulluk ve açlık...
Kriz dönemlerinin asli unsuru TSK da siyasete dahil olmuş durumda. Nasıl 24 Ocak Kararları'nın ardından 12 Eylül yaşandıysa, puslu dönem siyasetçilerinin fırsat kolladığı bir ara döneme adım atmaktayız. Ekonomide başlayan daralma, siyasete iktidarsızlık getiriyor. Mevcut durumda kimin daha avantajlı hale geleceğini zaman gösterecek.
Düşük ve orta gelirli insanların oylarını alarak iktidara gelenler, koltuklarının banilerine sırtlarını dönmüş durumdalar.2002-2007 boyunca yıllık ortama %7 gibi suni bir şekilde büyüme gerçekleştirdiği öne sürülen Türkiye ekonomisi aslında zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir uçurumunu arttırdı.Kişi başı 10.000 dolar milli gelir hesabı kriz duvarına çarptı.Böyle bir şey de ihtimal dahilinde değil, artan sadece yoksulluk ve açlık...
Kriz dönemlerinin asli unsuru TSK da siyasete dahil olmuş durumda. Nasıl 24 Ocak Kararları'nın ardından 12 Eylül yaşandıysa, puslu dönem siyasetçilerinin fırsat kolladığı bir ara döneme adım atmaktayız. Ekonomide başlayan daralma, siyasete iktidarsızlık getiriyor. Mevcut durumda kimin daha avantajlı hale geleceğini zaman gösterecek.
Etiketler:
AKP,
asgari ücret,
işçi sınıfı,
işsizlik
6 Temmuz 2009 Pazartesi
Kamuya 10 bin 244 Personel Alınacak...
Kamu kesimine ait boş olan kadrolara memur alımı yapılacak. Öğretmen ve kariyer meslek memurları ile bunların dışında kalanlar , Devlet Personel Başkanlığı'na gönderilen listelerde 10 bin 244 kadro ve pozisyon için 6-15 Temmuz 2009 tarihleri arasında ÖSYM vasıtasıyla tercih yapacaklar.
Her yıl aşağı yukarı 1 milyon gence iş bulmak zorundayız. Özel kesimin yatırımlarını askıya aldığı bu dönemde devlet yegane istihdam kapısı olarak yer almakta."Devlete sırtını dayamak" düşüncesi bugünlerde daha da geçerli duruma geldi.Gençlerimiz arasında işsiz kalma korkusu yaşamadan çalışmak fikri itibar görüyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi , kıdem tazminatından kurtulmaya çalışılması, Meclis'ten geçen kölelik yasası gibi işçi karşıtı hükümet politikaları insanları bu korkularında haklı kılıyor. Halka sokağa dökülüp, hakkını aramaktan başka çare bırakılmıyor. Yoktan yonga kopmaz, barışçıl ve yasal gösterilerle meydanlarda güç gösterisinde bulunmak lazım. Ne yazık ki böyle köpüren zamanların can simidi asker, polisin yanında kendi halkına dişini gösterir.Merak ederim ekonomik terör diye bir konu gündemde niye tutulmaz?
Her yıl aşağı yukarı 1 milyon gence iş bulmak zorundayız. Özel kesimin yatırımlarını askıya aldığı bu dönemde devlet yegane istihdam kapısı olarak yer almakta."Devlete sırtını dayamak" düşüncesi bugünlerde daha da geçerli duruma geldi.Gençlerimiz arasında işsiz kalma korkusu yaşamadan çalışmak fikri itibar görüyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi , kıdem tazminatından kurtulmaya çalışılması, Meclis'ten geçen kölelik yasası gibi işçi karşıtı hükümet politikaları insanları bu korkularında haklı kılıyor. Halka sokağa dökülüp, hakkını aramaktan başka çare bırakılmıyor. Yoktan yonga kopmaz, barışçıl ve yasal gösterilerle meydanlarda güç gösterisinde bulunmak lazım. Ne yazık ki böyle köpüren zamanların can simidi asker, polisin yanında kendi halkına dişini gösterir.Merak ederim ekonomik terör diye bir konu gündemde niye tutulmaz?
22 Haziran 2009 Pazartesi
Liberalleştiremediklerimizden misiniz?
Türkiye 20. asrın ikinci yarısından beri liberalleşmeye çalışıyor.Batı ittifakına katılmak amacıyla, 2.Dünya Savaşı'nın hemen ardından geçilen çok partili hayat -darbe dönemleri dışında - 60 senede iyiden iyiye içselleştirildi. Ankara Anlaştması ile AET/AB çatısı altında tam üyelik çabaları da son 2 5 senede hız kazandı. Artık halkın seçtiği hükümetler silahlı güçlerin kendisine tabi olduğu sivil iradeyi temsil ediyor.
Yarım asırlık demokrasi macerasında devletin halka tahakküm etmesi, gözaltında kayıplarla faili meçhul cinayetler gerçeği, işkencenin önlenememesi, yolsuzluğun/kayırmacılığın günlük hayatın gerçekleri haline gelmesi, silahlı kuvvetlerin darbe yaptığı veya darbe taraftarı olması, sivil toplumun ya da muhalefetin önünün kesilmesi gibi konularda fazla mesafe alınamamış, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte çağdaş değerler buna eşlik edememiştir. Derinde yatan sebep bence demokratik liberalizmin ekonomik liberalizmle başbaşa gidememesidir. "Bırakınız yapsınlar!" felsefesi sadece iktidarlara yakın çevrelere ve onların hempalarına özgürlük sağlamış, Menderes-Demirel-Özal hükümetlerinin uyguladığı sağ ekonomik politikalar halk nezdinde demokrasi değerlerini gündemde tutamamıştır. Soğuk Savaş'ın bitmesine yakın zamanda PKK eylemleri ile patlak veren Kürt Sorunu demokratikleşememe davasında hala en önemli konuyu teşkil etmektedir.
Oysa son 1 senede yaşanan Dünya Krizi ekonomiyi siyasetin önüne çekmiş, bu yeniden şekillendirme çağında kaynaklarını verimli kullanan uluslar zorlukları aşma hususunda daha avantajlı duruma geçmişlerdir. Halkın üretilen gelirden daha fazla pay aldığı sosyal demokrat bir paylaşım politikası demokrasiyi seçimden seçime yapılan bir tiyatro komikliğinden çıkaracaktır. Daha özgür olmak için daha zengin olmak gerekir , daha zengin olmak için ise verimli biçimde üretilen geliri adilce paylaşmak.
Yarım asırlık demokrasi macerasında devletin halka tahakküm etmesi, gözaltında kayıplarla faili meçhul cinayetler gerçeği, işkencenin önlenememesi, yolsuzluğun/kayırmacılığın günlük hayatın gerçekleri haline gelmesi, silahlı kuvvetlerin darbe yaptığı veya darbe taraftarı olması, sivil toplumun ya da muhalefetin önünün kesilmesi gibi konularda fazla mesafe alınamamış, tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişte çağdaş değerler buna eşlik edememiştir. Derinde yatan sebep bence demokratik liberalizmin ekonomik liberalizmle başbaşa gidememesidir. "Bırakınız yapsınlar!" felsefesi sadece iktidarlara yakın çevrelere ve onların hempalarına özgürlük sağlamış, Menderes-Demirel-Özal hükümetlerinin uyguladığı sağ ekonomik politikalar halk nezdinde demokrasi değerlerini gündemde tutamamıştır. Soğuk Savaş'ın bitmesine yakın zamanda PKK eylemleri ile patlak veren Kürt Sorunu demokratikleşememe davasında hala en önemli konuyu teşkil etmektedir.
Oysa son 1 senede yaşanan Dünya Krizi ekonomiyi siyasetin önüne çekmiş, bu yeniden şekillendirme çağında kaynaklarını verimli kullanan uluslar zorlukları aşma hususunda daha avantajlı duruma geçmişlerdir. Halkın üretilen gelirden daha fazla pay aldığı sosyal demokrat bir paylaşım politikası demokrasiyi seçimden seçime yapılan bir tiyatro komikliğinden çıkaracaktır. Daha özgür olmak için daha zengin olmak gerekir , daha zengin olmak için ise verimli biçimde üretilen geliri adilce paylaşmak.
29 Mayıs 2009 Cuma
Adaletimin Terazisi Bozuk...
Münevver Karabulut cinayetinde 3 aya yaklaşılıyor, polis hala somut bir sonuca ulaşamadı.Bu cinayetle ilgili Adli Tıp raporu geçtiğimiz gün yayımlandı.Katil kişi veya kişiler nasıl bir öldürme saikiyle hareket etmişler akıl alır gibi değil.Gencecik bir insanı canice hislerle öldüren insan kılığındaki canavarları yakalamak polisin boynunun borcu artık.
Daha derinde duran problem ise toplumda yaygınlaşan şiddet.Ekonomik krizler aile hayatında da şiddeti tırmandırmakta.Suç işlemek istisnai bir eylem olması gerekirken işlenen cürümlerin cezasız kalması ya da gizli-açık desteklenmesi,bireye bu yönde dayatılan baskı, kitle iletişim araçlarında abartılarak yahut gereken önem verilmeden sunulan haberler,görüntüler... bizi bu tehlikeli sarmala gitgide itiyor.Savaşların bittiği, insan öldürmenin en büyük suç olduğu bir dünya için kendi içimizdeki ilkel gücü açığa çıkarıp, törpülemeliyiz.Çünkü yaşamak en yüce değer.İnsanoğlunun yeryüzünde varolduğu günden bu yana inen tüm dinler, koyulan yasaklar hep içindeki kötülüğe engel olmak amaçlı değil mi? Özünde insan hakları, bilinçli bir şekilde kendi varoluşuna sahip çıkabilmenin göstergesi.Son söz bu yol ise hayatı ve insanları sevmekten geçiyor.
Daha derinde duran problem ise toplumda yaygınlaşan şiddet.Ekonomik krizler aile hayatında da şiddeti tırmandırmakta.Suç işlemek istisnai bir eylem olması gerekirken işlenen cürümlerin cezasız kalması ya da gizli-açık desteklenmesi,bireye bu yönde dayatılan baskı, kitle iletişim araçlarında abartılarak yahut gereken önem verilmeden sunulan haberler,görüntüler... bizi bu tehlikeli sarmala gitgide itiyor.Savaşların bittiği, insan öldürmenin en büyük suç olduğu bir dünya için kendi içimizdeki ilkel gücü açığa çıkarıp, törpülemeliyiz.Çünkü yaşamak en yüce değer.İnsanoğlunun yeryüzünde varolduğu günden bu yana inen tüm dinler, koyulan yasaklar hep içindeki kötülüğe engel olmak amaçlı değil mi? Özünde insan hakları, bilinçli bir şekilde kendi varoluşuna sahip çıkabilmenin göstergesi.Son söz bu yol ise hayatı ve insanları sevmekten geçiyor.
Etiketler:
Bahçeşehir Cinayeti,
işsizlik,
Münevver Karabulut,
toplum
22 Nisan 2009 Çarşamba
Açlık Piyasasındaki Değişiklikler...
Çalışan sigortalı sayısında 217.000 kişilik bir azalma olmuş ilk iki ayda. Sigortasız olup da işsiz kalanların sayısı bunun bir kaç katı olmalı. İşsiz kalmış, sosyal güvencesiz ve açlıkla başbaşa kalmış insanlar ne gibi çarelere başvurur sizce? Bazı rakkamlara göre işsiz sayısı altı buçuk milyonu aşmış durumda. Kanımca on milyondan aşağı değildir.
Üretimin azalması toplumsal çatışmayı da beraberinde getiriyor. Patlamaya hazır bir bombanın üzerinde oturuyoruz ne zamandır.Ekonomik altyapıdaki olumsuzluklar hukuk veya siyaset gibi üstyapı kurumlarında muazzam değişiklikler yapacak. Savaşlar, göçler, hastalıklar, etnik veya dini terör bu çağın ürettiği problemler. Eğitimsiz kitleler üretim ve istihdam konusunda daha fazla zorlukla karşılacaklar.Gelecek için umut etmek sol düşünceyi yeniden iktidar için alternatif kılmaya bakıyor.Sağ politikaların dünyamızı ve ülkemizi ne duruma getirdiği ortada.Solu denemek lazım, yoksa bu koşullarda düşman aramak için kendimizden başkasına ihtiyaç duymayacağız.
Üretimin azalması toplumsal çatışmayı da beraberinde getiriyor. Patlamaya hazır bir bombanın üzerinde oturuyoruz ne zamandır.Ekonomik altyapıdaki olumsuzluklar hukuk veya siyaset gibi üstyapı kurumlarında muazzam değişiklikler yapacak. Savaşlar, göçler, hastalıklar, etnik veya dini terör bu çağın ürettiği problemler. Eğitimsiz kitleler üretim ve istihdam konusunda daha fazla zorlukla karşılacaklar.Gelecek için umut etmek sol düşünceyi yeniden iktidar için alternatif kılmaya bakıyor.Sağ politikaların dünyamızı ve ülkemizi ne duruma getirdiği ortada.Solu denemek lazım, yoksa bu koşullarda düşman aramak için kendimizden başkasına ihtiyaç duymayacağız.
17 Şubat 2009 Salı
İşsizlik Rakkamları Neler Söylüyor...
Kasım ayının işsizlik rakkamları açıklandı.Sadece bu ayda işsiz kalanların sayısı 2008 yılının tümüne eşit.Aralık ayının verileri de farklı olmayacaktır. İstihdam, tıpkı sanayi üretimi gibi hızla azalıyor. Resmi işsiz sayısı 3 milyon görünüyor.Kayıtdışı çalışanların da kriz süresince işten çıkarıldığını düşünürsek toplam işsiz sayısında artış inanılmaz hızda.Ekonomide güven duygusu gitgide azalırken küresel krize verilmesi gereken önem şu anda seçime yönelmiş durumda.Hükümet ise seçim yatırımlarına devam ederek geçici tedbirlere sarılmakla meşgul. Kaybedilmekte olan zaman hayati önemde, buna rağmen rehavet ve edilgenlik ekonomideki başıbozukluğu beraberinde getiriyor.Dünya ülkeleri arka arkaya paketlerini kamuoylarına açıklamakta ve güven kaybını en aza indirmeye çalışmaktadırlar.Sorun hükümetin algı sorunu kanımca.Öncelik sıralamasını kendi gündemlerine göre yaparlarken bir konuda uyarı da bulunmak isterim:Krizler halktan hemen sonra siyasal iktidarları etkiler.
Son söz:Ekonomi bir kez daha siyaseti şekillendirecek gibi.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)