2001 yılı Krizi süresince yaşanan sarsıntının ardından özerk ve bağımsız kurumlar oluşturulmasına gidildi. Siyasi müdahalelerin kamu bankalarını görevlerini yerine getiremez hale sokması bu tercihte etkili olmuş idi.Böylelikle yeni düzenleyici kurullar ya da özerk kurumlar kamu yönetiminde yerlerini aldılar. 2002 yılı seçimleri ve göreve gelen yeni iktidar geçen 7 sene boyunca bu kurulların özerkliklerini işlevsizleştirdi. Baskı altında karar vermek durumunda kalan bürokratlar, olması gerekeni değil kendilerinden istenilen kararları aldılar. 2006 yılında göreve gelen Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz da aynı tip zorluklarla mücadele etme durumunda kalıyor.
Merkez Bankası 2008 Ağustos ayından beri faiz indirimi uyguluyor. Küresel Kriz , durgunluk , kredi piyasasının daralması ve düşen talep bu faiz politikasının altında yatan nedenler. Banka, enflasyonun düşme eğiliminde olacağını ısrarla tekrar ediyor.Talebi canlandırmak, finansman ihtiyacında olan aktörlere likidite sağlamak amaçlı bu faiz indirimleri devam edecek gibi.Bana kalırsa Merkez Bankası'nın açmazı şurada yatıyor: Ayakları yere basan,sağlam bir mali çerçeve programı yürürlükte olmadığı için tek başına bir şeyler yapma çabası içersinde.Siyasi iradenin IMF ile anlaşma imzalanması konusunda gösterdiği ağırkanlılık kuruma daha ciddi tehditlerle uğraşma sorumluluğunu yüklemektedir.
Ekonomide güven azalışı, hane halkının artan borçlanması ve tırmanan işsizlik reel kesimin üretim imkanlarını elinden alıyor. Dünya'da finansal alandan reel alana sıçrayan dengesizlikler bizde ise tam tersi bir duruma yol açmakta. Bu sebeple özel ve kamu bankaları riskli saydıkları kredilerini zamansız biçimde geri çağırmakta, reel sektörü bu defa da onlar sıkıştırmaktadırlar.Uzun vadeli kararların yerini günü kurtarma kaygısı aldığı için zaman kaybı bizlere yüksek maliyetler getirecek. Bu sene ve sonraki 2 sene bu krizin etkilerini izale etmek için çaba göstereceğiz.Hükümet yoksullaşan halkın taleplerini karşılayamayıp,onlar için fazlasıyla acıtıcı kararlar almak zorunda kalabilir. Bizlere Kemal Derviş ve AKP'yi hediye eden 2001 Ekonomik Krizi yeni yüzüyle 2009 yılında gene karşımızda.Üretim-tasarruf-yatırım ekonomimizin önceliği olmadığı sürece ileriki günlerde nereden tutarsak tutalım elimizde kalacak gibi görünüyor.
yoksulluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yoksulluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
19 Ağustos 2009 Çarşamba
23 Temmuz 2009 Perşembe
Buradan Bakınca...
HSYK, Adli Tıp, Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri gibi devlet kurumlarının hayatımıza bir şekilde dahil olduğunu görüyoruz. İşlerini sessiz sedasız yapması gereken, en hassas düzeyde kararları veren organların güven bunalımı doğuracak eylemleri tutunacak dalımız kalmadığının işareti.Yaşananlar, aşiret ekonomisinin çürük temeliyle şekillenen cemaat toplumunun kriz çığlıkları. Eğitimsiz, işsiz, umutsuz insanların bileşik kaplar misali açmazı devlet düzeyinde kilitlenmelerle kendini gösteriyor.
Kriz, değer yargılarının dinamitlenmesidir.Kişiliksiz bireylerden müteşekkil zayıf toplumsal bağdır, beraberlik duygusudur. Ekonominin dip noktadan hangi harf biçimiyle çıkacağını konuşuyoruz ama gitgide insanlığımızı yitiyoruz, işte bununla alakadar olmuyoruz. Mahallelerin arasına dikilen lüks rezidanslar sınıflararası adaletsizlik ile yaşam koşullarının ne kadar güçleştiğinin işaret fişekleri olsa gerek. Yoksullaşmanın barut misali kıvrım kıvrım ilerlediği toplumsal hayat, bizlere bugünlerimizi aratacağa benziyor.
Kriz, değer yargılarının dinamitlenmesidir.Kişiliksiz bireylerden müteşekkil zayıf toplumsal bağdır, beraberlik duygusudur. Ekonominin dip noktadan hangi harf biçimiyle çıkacağını konuşuyoruz ama gitgide insanlığımızı yitiyoruz, işte bununla alakadar olmuyoruz. Mahallelerin arasına dikilen lüks rezidanslar sınıflararası adaletsizlik ile yaşam koşullarının ne kadar güçleştiğinin işaret fişekleri olsa gerek. Yoksullaşmanın barut misali kıvrım kıvrım ilerlediği toplumsal hayat, bizlere bugünlerimizi aratacağa benziyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)