Kürt Sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kürt Sorunu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2009 Çarşamba

Bir Sene Sonrası...

Suriye eski lideri Hafız Esad 2000 yılına, yani ölümüne kadar PKK terörünün en yakın destekçisi oldu. 1998 yılında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş Hatay'da Türkiye'nin terör örgütüne sunduğu yardımlar nedeniyle Suriye'ye savaş dahil olmak üzere her türlü tepkide bulunma hakkının saklı olduğunu açıkladıktan sonra Hafız Esad tehlikenin çapını anlamaya başlamış oldu. O seneden itibaren Abdullah Öcalan Bekaa Vadisi'nden kaçarak Rusya-İtalya-Yunanistan gibi ülkelerde kaça saklana Kenya'da bize teslim edildi.Sonrası malum, mahkeme süreci ve idam kararı.Halen Öcalan,İmralı adasında AB reformlarına uygun olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekiyor.

Zamanında Hafız Esad teröre sadece lojistik ve siyasi destek sunmadı,Suriye'nin Kürt asıllı vatandaşları da örgüte katıldı.Halen PKK bünyesinde eylem yapan önemli sayıda terörist Suriye vatandaşı.Geçen hafta içerisinde Devlet Başkanı Beşar Esad Kürt Açılımı'na destekte bulunmak amacıyla silah bırakan Suriyeli PKK'lıları kabul edebileceklerine dair basına açıklamada bulundu.Adı geçen teröristlerin 1500 gibi hatırı sayılan bir rakam olması konuyu bizim açımızdan hayati kılıyor. Bu habere eklemek istediğim son gelişme ise Suriye-Irak arasındaki gerilim İstanbul'daki toplantılara, Davutoğlu'nun mekik diplomasisine rağmen uzlaşma ile sonuçlanmadı.

Bizim terör sorunumuza ve Kürt Açılımı'na Beşar Esad'ın olumlu yaklaşımının kimyasını mevcut iktidarla kurulan yakın ilişkide aramak lazım. Suriye-İsrail dolaylı görüşmelerinde arabulucu olarak yer almamız Suriye'de güven uyandırmışa benziyor. Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun Ortadoğu sorunlarına yakın ilgi göstermesi ise "Komşularla Sıfır Problem" politikasının doğrudan bir sonucu. Bölgenin kaypak zemininde Baas karakterli lider partilerine bağlı siyasal doku işgal sonrası iki ülkede de zarar görmüş durumda.Irak devletinin ülkesindeki terör saldırılarından Suriye'de saklanan Saddam dönemi Baasçıları sorumlu tutması ve iki ülkenin karşılıklı büyükelçilerini geri çekmesi gerilimin ulaştığı boyutu gösteriyor. İran ve İsrail'in asli aktörler olduğu Ortadoğu bataklığına gereğinden fazla dahil olmamız Komşularla Sıfır Problem haritasını çıkmaz sokaklara ulaştırabilir.Irak ile PKK'nın silah bırakması konusunda herhangi bir ilerlemeye ulaşamamış olmamız bile Beşar Esad'ın iyi niyetli desteğini etkisiz kılıyor. Bölgede çatışma tohumlarını İran ya da İsrail istihbaratları atabilir. Ortadoğu'da yeni bir Haçlı Seferi yapma amaçlı tahrik edici saldırılar bizim de dahil olacağımız kanlı gelişmeleri tetiklemesi ihtimal dahilinde.

Bana kalırsa Türkiye, Suriye asıllı PKK mensuplarının yerine içeride ve dışarıda yaşam sahası bulan Türk vatandaşı teröristleri nasıl ve ne zaman etkisiz kılacağına odaklansa daha iyi tercihte yapmış olur.Zaman içerisinde dış kaynaklı Kürt Açılımı'nın sonuçsuz kalması ülkemize G.Doğu Anadolu'da halihazırdaki çatışmalardan daha fazlasını getirebilir. Üstelik, siyasileşmeye çalışan ayrılıkçı Kürt hareketi etnik milliyetçiliğin Türk yaftalı dirilişini sağlaması açısından tehlikelere gebe. 1000 senedir beraber yaşadığımız insanlara sahte soslu ikramlarda bulunmak gerçek gelişmelere de engel olabilir.

11 Eylül 2009 Cuma

Açılımın Sonucu...

Kürt Açılımı'nın adını anan var mı? Hayaller dünyasından gerçeklere döndük... PKK, terörist eylemlerine yeniden başladı.Bilanço: 11 şehit...Üstelik 1000 kadar terörist bölgede harekat için üslenmiş durumda. Ellerinden silahı bırakmayan insanlarla neyi tartışacaksınız?Adam kendi kendine silahımla hakkımı aldım,silahımla hakkımı korurum diye düşünmez mi? Kültürel haklar, topluluk hakları...adı ne olursa olsun birbirimize et ile tırnak gibi bağlandığımız bir halkın yasadışı örgütler vasıtasıyla etnik bilince kavuşması aslında bizim ayıbımız. Yıllardır tutunacak bir dal arayan insanlarımıza barış içinde bir arada yaşama rahatlığını sağlayamadık. G.Doğu Anadolu yaşanan kirli savaşla kan gölüne döndü. Belki de Ergenekon Davası'nın en iyi tarafı bölgede işlenen faili meşhur! cinayetlerin aydınlatılmasına kapı aralanması oldu.

Yaşanan düşük yoğunluklu çatışma temelde aynı ama taraf olarak farklı iki unsuru karşı karşıya getirdi. Koruculuk yapan vatandaşlar ile PKK adına çatışan güçler.Aynı kökten gelen iki tarafın birbirlerine kurşun sıkmaları, koruculuk sisteminin tehlikeli bir tercih olduğu kanısını uyandırıyor.Bunlar tarihte adı geçen Adbülhamit'in Hamidiye Alayları'na benzer kuvvetler oldular.Yıllar içinde düzenli kuvvetlerle mücadele etmeye çalışmanın yararsızlığı anlaşılınca güvenlik güçleri terörle mücadele etmek için yeniden biçimlendirildi. 1993 yılından itibaren 1990'lı yılların sonuna kadar çatışmalarda kimi zaman kanla destan yazıldı, kimi zaman kanunsuzluğun girdabında deliller gizlendi.Ancak bölgede askerlik yapıp geri dönen gençler yaşadıkları travma ile baş başa bırakıldı. Askere alınırken muayene edilen bu insanlar terhis alıp evlerine döndükleri zaman etkilerini ömür boyu taşıyacakları anılarla sivil hayata atıldılar. Yaralanmasalar, şehit olmasalar bile onlar aslında birer savaş gazisi.

Gene en başa döndük, belki de biz bu işi bitirmek istemiyoruz.Çünkü bölgeye dair kalıplarımızı hala kıramadık. Türkiye'de inkar edilemeyecek tek gerçek var ki altına imzamı atarım: Doğu Sorunu çözülmeden Batı'nın sorunları çözülmez.Hedefimizde önce insan olmalı...