İdeoloji tüm hayatı kapsayan fikirler dizisidir.Onu oluşturan mantık ise kaynağını dünya görüşünü yansıttığı önderlerinden alır.İnsanın düşünmesiyle birlikte başlayan varoluşun anlamını arama çabası ideoloji olarak kendine ve hayatına yansır.Fikirleri değiştikçe algıları,davranışları da değişir.Değer yargılarına bağlılık ise bu fikirlerin dayandığı ahlaki temellerdir.
Peki dış politikada ideolojinin yeri var mıdır?Küreselleşme ile tarihin bittiğini söylemekle eşdeğer bu soru. Türkiye özeline gelirsek dış politikamız Mustafa Kemal'in gösterdiği hedeflere yakın mı,uzak mı?Uluslararası ilişkilerimizde bağımsız olduğumuz söylenemez.Reel politika ülkeleri çeşitli ittifaklara zorlar ama Türkiye bağlı olduğu ittifaklara katılabilmek için ulusal çıkarlarından ödünler vermiştir.En akılda kalan örnekler ise Kore Savaş'ı ve Gümrük Birliği Anlaşması'dır.Bu ödünler Kıbrıs konusuna,Ermenistan'la ilişkilere,Irak,İran ve Rusya ile belli konularda çatışmalara yayılmakta, özgün ve aynı zamanda ulusal çıkarları öne alan politikalar geliştirilememektedir.AB müzakere sürecinde başlıkların açılması Rumlara limanların açılmasına takılıp kalmıştır,Irak'la PKK konusu ABD'nin vesayeti altındadır.Filistin sorunu bile Hamas'ın tanınıp tanınmasına bağlı bırakılmıştır.
Öz değerlerimizin yıprandığı hatta ayaklar altına alındığı bir süreçteyiz.Bağırıp çağırarak dış politika yaptığını zannedenler,tarihin sayfalarında hak ettikleri yeri alacaklardır.
10 Şubat 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder