faşizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
faşizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ağustos 2009 Cuma

Sadece Bizde Değil (Faşizm Yükselirken...)

Dünya çapında faşist güçlerin yükselişe geçtiği haberleri her geçen gün artıyor. Ekonomik krizin muhafazakarlığı ve yabancı düşmanlığını tetiklediği savaşlar çağında, bakışlarımızı etrafımıza çevirdiğimizde gelecek günlerin vahim gelişmelere gebe olduğu ortaya çıkıyor. Falcılık yapmak değil hevesim, sadece Kürt Açılımı ile başlayan kamplaşmayı, bilgi kirliliğini ya da çözümsüzlük seçeneklerini öne süren biz statüko taraftarlarını bir kenara koysak bile fitili ateşlenmiş bir bombanın üzerinde oturduğumuzun farkında olmadığımızı göstermek istiyorum.

Sokaklara çıkan insanlar herhangi bir şeyi bahane edebilir, haklarıdır. Emeklerinin karşılığını isteyen gençleri, emeklileri,çalışanları ya da iş arayanları şiddet yöntemiyle susturmak isterseniz büyük şehirlerde Şırnak, Hakkari ya da Lice'ler yaratır,başkaldırıyı durduramazsınız.

Yaygın işsizlik, Kürt Açılımı, azınlık milliyetçiliği gibi hassas konular sol siyasetin devlet eliyle ezildiği Türkiye gibi ülkelerde MHP-BBP-Saadet Partisi gibi sağ hareketlere fayda sağlar. Kapitalizmin bekçiliğini yapan militarist güçlere sivil ve gönüllü destek veren bu odaklar, sokak hareketlerine paramiliter güçlerini sevk etmekten çekinmezler. Devlet-i ebed düsturuna sıkı sıkıya bağlı bu gruplar, sandıktan çıkma faşizmin öncü güçlerini teşkil edebilirler. İnsan haklarında geri gitmeye başladığımızın işareti olan Kürt Açılımı, barış adı altında bazı gruplara savaş baltalarını gömdükleri yerlerden çıkarmalarına yarayabilir.

Altyapı, üstyapıyı şiddetli biçimde sarsıyor.Doğanın boşluk kaldırmadığını kabul edersek , bir tarafı doğranmış siyasi yelpazede alternatifsizlik halk düşmanı hareketleri güçlendiriyor. Kurt puslu havayı severmiş, sistemin bize dayattığı partiler kaderimizi belirlememeli.

14 Temmuz 2009 Salı

Felsefe, Matematik ve Faşizm...

İnsanın doğadaki yerini irdelemekle yola çıkmış ilk düşünürler.Akıl yoluyla doğa ve doğaüstü ile ilişkilerini belirli bir düzene koymaya çalışıp, kendilerine sunulan geleneksel kalıpları reddederek kurulu düzeni sarsmaya başlamışlar.İlk çağın cesur felsefecileri ile ardılları yaşadığımız hayata daha derin bir anlam katma çabalarını bundan 2500 yıl önce hayata geçirmeye koyuldular. Konuşulan dilin yazı diline çevrilmesi ile sistemli düşüncenin kurulma aşaması kolaylaşmış oldu.

Kavramları dış dünyadan alarak yaratan aklımız, algılarını bu kavramlara dayanarak gerçekliğe bağlar.İnsanoğlu eleştirel fikirlerini , değişime açık düşüncelerini ya da önyargılaşmış kalıplarını akıl süzgeciyle değerlendirip yeni ufuklara açılma imkanına böyle kavuşur. Düşünmeyen insan, ölü insandır.Felsefe nasıl bilimsel düşünceye açılan kapı ise, matematik o kapının altın anahtarı olarak adlandırılabilir.

Matematik pek sevilmez ülkemizde, çünkü anlaşılmaz.Yeni açıklanan ÖSS sonuçları da bu duruma işaret ediyor.Oysa aklın mucizesidir matematik...Hayatta onun yer almadığı hiçbir alan yok. Varoluşumuzun garantisi de diyebilirim matematik için.Bilim üreten insanoğlunun salt usa vurarak ulaştığı uygarlık seviyesini ona borçluyuz.Karmaşık, anlaşılmaz terimler kullanılsa bile ulaşılmak istenen sonuç aşikar:Felsefe ve matematikte kullanılan dilin evrensel gelişmemizi amaçlaması.

Dünya milletlerine Alperenleri hediye etmekle gelişmiş insanlık ailesine ulaşamayız. Irka dayalı bir toplum kurma sevdalısı kıt beyinli tosuncuklarla bu hedefimizi gerçekleştirmemiz olanaksız. Onlara da yazık, yaşamın en güzel renklerine kör edilmiş gözlerle bakarak, düşmanlıklarla dolu bir hayat sürdürmek ne kadar iç burkucu.Ezcümle insanımızı daha mutlu, daha eğitimli, refah içinde yaşatmanın yolu bilimlerin anası felsefe ve matematikten geçiyor.

13 Temmuz 2009 Pazartesi

Zenginler ve Yoksullar...

Hükümet, SSK emeklisine %1.83 oranında zammı reva gördü.Koç Holding'in 2008 yılı cirosu ise 44 milyar dolardan fazla olmuş.Ne alakası var demeyin, Koç Topluluğu'nun kendi rekorunu her sene kırma başarısı neyin göstergesidir sizce? Kaldığımız yerden devam edip bir rakam daha vereyim , son bir senede sigortalı çalışan sayısı 1.2 milyon kişi azalmış. Sadece tekstil sektöründe iş gücü kaybı 200 bin kişi. Vergi indirimleri ertelenmiş talebi öne alırken, dar gelirlilerin kan kaybı hızla artıyor.Bağ Kur emeklilerinin durumu daha da içler acısı.Yokluğun getirdiği yozlaşma toplumun tüm katmanlarına sızmış durumda, bu da krizin başka cephesi.

Halkın en zengin kesimi toplam gelirin kabaca yarısını alıyor, en fakir kesimi ise %5-7 arasında bir oranla refahtan pay almaya çalışıyor. Zenginleri seven iktidarımız fakirlere bedava kömür, alışveriş çeki, beyaz eşya vererek açız nidalarını boğmaya çalışırken, işsizliğe çare bulamayınca kiralık işçi yasasına sığınır oldu.İşverenler de menfaatleri gereği adı geçen yasadan yana tavır koyuyorlar.İş barışını bozmak için bu yasadan daha iyi bir uygulama bulunamaz bana kalırsa.Ücret sendikacılığının en güzel örneklerini veren devlet sendikası Türk-İş %2'lik zam farkına tav oldu. Hak-İş de güdümlü sendikacılığın güzide temsilcilerinden. Kala kala bilinçli tek işçi örgütü olarak DİSK kaldı, o da tek başına ne yapabilir?

Türkiye'ye gözle görülür biçimde faşizm geliyor. Alperen Ocakları, MHP ve Ülkü Ocakları, tarikatler ya da cemaatler sivil toplumun örgütlü baskı gruplarının yerine ırk, din veya mezhep bağlarını öne çıkarıp töre toplumlarının geleneklerini yaşatıyorlar. AKP ve öncülleri, yaratılan gelirin enflasyon vasıtasıyla varlıklı kesimlere aktarılmasının siyasi temsilcileri oldular, iş dünyasının temsilcileri olarak TÜSİAD, DEİK, TİSK gibi kuruluşlar sayılabilir. Yukarıda bahsi geçen tehlikenin kaynağı 60 yıldır uygulanan sağ politikalardır.Faşizmin temel gıdası savaş, ekonomik ya da siyasi krizler olarak kabul edilirse, şu anda ülkemizde bu öğelerden yeterince var. Toplumsal cinneti yaşamak için geri saymaya başlayalım.