Türkiye,bugüne kadar IMF ile 19 kez masaya oturdu.20.IMF Anlaşmasının ise akıbeti hala belirsiz.Oysa,Para Fonu'nun buyur edeceği tedbirlerin benzerleri Orta Vadeli Program ile şimdiden yola çıkmış,geliyor.Köpüğü alınmış açılımların ardına bakarsak yarın bugünden daha fakir olacağımız söylenebilir.IMF-Dünya Bankası toplantıları İstanbul çapında yaşattığı yoğun trafikle devam ederken benim değinmek istediğim esas konu şu:
Radikal Gazetesi Ekonomi sayfasında IMF'ye kalan borcumuz ile ilgili bir haber var.Gazete'ye göre borcumuz halen 7.8 milyar dolar.Haberin içeriğinde 2001 yılından beri kullandığımız kaynak 47.128 milyon dolar, ödemelerimiz ise 46.780 milyar dolar olarak yer almış.Faizlerle beraber toplam borç ödemelerimize kalan miktarı eklersek 54.850 milyar dolara ulaşıyoruz.Sadece faiz giderleri ise 7.722 milyar dolar olmuş.Yılda 1 milyar dolara yakın bir rakam.
Kriz dönemlerinde taze kaynak bulmak için kapısını her çaldığımızda IMF bize para verip,reçete sunmuş orası tamam.Biz bu reçeteyi uygulamayıp kulağımızın üzerine yatmışız ona da kabul.Peki üstesinden bir türlü gelemediğimiz dalgalanmaların asli sebebi olarak mevcut düzeni göremez miyiz? Küresel Kriz'in patlamış yedek lastiği IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar bizim gibi geri kalmış ülkelere kendi mali politikalarını dikte etmeleri sonucu bu sahip-köle ilişkisi marazi hale gelmiş olamaz mı?
Başından beri düzen bozuk kurulmuş.Konu üzerinde hepimizin ortak sorumsuzluğu es geçilemez.Birey ve toplum olarak tasarruf değil tüketimin özendirildiği,borçla hayatını sürdürmenin uzun vadede onulmaz sorunlar açacağını artık öğrenmiş olmamız lazım.Dönüp dolaşıp IMF ile anlaşma imzalamak kendini sürekli tekrar etme halini alıyor.Tedavi etmemiz gereken travmalarımız var ve biz bunlardan acı şekilde kaçıyoruz.Sorun IMF'de değil, bizlerde.
1 Ekim 2009 Perşembe
Borç Yiyen...
Etiketler:
Dünya Bankası,
ekonomi,
IMF,
IMF Toplantıları İstanbul,
Küresel Kriz,
pahalılık,
para,
siyaset
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder