IMF Toplantıları İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
IMF Toplantıları İstanbul etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ekim 2009 Perşembe

Organ Alan Var Mı?

Haber can acıtıcı, Afyonkarahisar iline bağlı iki köyün bazı sakinleri! kredi kartı borçlarını ödemek için organ mafyasına böbreklerini satmışlar. Böbrek piyasasında rakamlar muhtelif 15.000-20.000 ya da 30.000 kim kime tutturabilirse.6 ilde eş zamanlı yapılan baskında yakalanan emekli öğretmen çete lideri ilk böbrek naklini para karşılığı kendisine yaptırmış.Bakmış para tatlı, piyasada istek var böbrek işine soyunmuş.Böbrekçi Hoca, arz ile talebi karşı karşıya getirip komisyon alarak anılan illerde tezgahını vücuda getiriyor.Kredi kartı borcu olan köylüler böylelikle önce kartlarına sonra da böbreklerine sarılarak borç batağından çıkmaya çalışmışlar. Operasyon yapılmasa sırada bekleyen köylülerden bir kısmı şimdi hayatlarına tek böbrekle devam ediyor olacaklardı.

Anadolu halkı genelde tarım ve hayvancılıkla geçinir,en azından bugüne kadar böyle oldu.2001 Banka ve Döviz Krizi ertesi IMF politikaları sayesinde tarım sektörü hızla küçülmeye başladı.Sebep? Sebep,devlet artık çiftçinin, köylünün ürünlerini satın almıyordu.Üretici, spekülatörün insafına terk edilerek güya gelişmiş ülkeler gibi çağdaş bir tarım piyasası kurulacaktı.Hedeflenenin tam tersi gerçekleşti, ürün fazlasına sahip ülkelere hazır ihracat kapısı olup,üretici iken tüketici haline getirildik. Zamanla tarım KİT'leri özelleştirilince köylü milletin efendisi değil, büyük toprak sahiplerinin ırgatı oldu.Tütün, fındık, buğday,mısır hemen hemen tüm ürünlerde ithalatçı ülke Türkiye. Nereden nereye? Kendi besicisini, çiftçisini, tohumcusunu bir kenara bırakıp dış ülkelerin gıdamızda sözü geçenlerden sayılmasına sebep olduk.GDO(Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar) ekili tarım alanları artık organik tarım için elverişli değil.Üstelik tohumlarını da sana bunu ilk kez pazarlayanlardan almak zorundasın.Şimdi herkes Suriye sınırındaki toprakların neden altın değerinde olduğunu anladı mı? Toprak kutsaldır, emek kutsaldır,üreten kutsaldır.Var mı itirazı olan?

Sonuç ortada; borç içinde yüzen köylümüz satacak bir şeyi kalmadığından vücudunun bir parçasını paraya tahvil ediyor.Demagoji yapmıyorum, dün oyunu satanların bugün böbreklerini satmalarını yadırgamasam da üzülüyorum.Sefaletin günlük hayat ritüellerine girdiği, yozlaştıkça yobazlaşan bir cemaat toplumuna neyi, nasıl anlatacaksın? Halk cahil, ümitsiz ve yokluğun pençesinde kıvranıyor.Ülkede genel bir savaş hali dışında kaos için her şey mevcut.Senaryo yazılmış, figüranlar sahnede...Merak etmeyin,başrol oyuncuları da fazla zaman geçmez rollerinin gereğini yerine getirirler.Buradan Cumhuriyeti,kendileri gibi kese kağıdı haline getirmeye çalışanlara bir çift lafım olacak:Tarihi bilmiyorsunuz, hele yakın tarihi hiç.

Borç Yiyen...

Türkiye,bugüne kadar IMF ile 19 kez masaya oturdu.20.IMF Anlaşmasının ise akıbeti hala belirsiz.Oysa,Para Fonu'nun buyur edeceği tedbirlerin benzerleri Orta Vadeli Program ile şimdiden yola çıkmış,geliyor.Köpüğü alınmış açılımların ardına bakarsak yarın bugünden daha fakir olacağımız söylenebilir.IMF-Dünya Bankası toplantıları İstanbul çapında yaşattığı yoğun trafikle devam ederken benim değinmek istediğim esas konu şu:

Radikal Gazetesi Ekonomi sayfasında IMF'ye kalan borcumuz ile ilgili bir haber var.Gazete'ye göre borcumuz halen 7.8 milyar dolar.Haberin içeriğinde 2001 yılından beri kullandığımız kaynak 47.128 milyon dolar, ödemelerimiz ise 46.780 milyar dolar olarak yer almış.Faizlerle beraber toplam borç ödemelerimize kalan miktarı eklersek 54.850 milyar dolara ulaşıyoruz.Sadece faiz giderleri ise 7.722 milyar dolar olmuş.Yılda 1 milyar dolara yakın bir rakam.

Kriz dönemlerinde taze kaynak bulmak için kapısını her çaldığımızda IMF bize para verip,reçete sunmuş orası tamam.Biz bu reçeteyi uygulamayıp kulağımızın üzerine yatmışız ona da kabul.Peki üstesinden bir türlü gelemediğimiz dalgalanmaların asli sebebi olarak mevcut düzeni göremez miyiz? Küresel Kriz'in patlamış yedek lastiği IMF ve Dünya Bankası gibi kurumlar bizim gibi geri kalmış ülkelere kendi mali politikalarını dikte etmeleri sonucu bu sahip-köle ilişkisi marazi hale gelmiş olamaz mı?

Başından beri düzen bozuk kurulmuş.Konu üzerinde hepimizin ortak sorumsuzluğu es geçilemez.Birey ve toplum olarak tasarruf değil tüketimin özendirildiği,borçla hayatını sürdürmenin uzun vadede onulmaz sorunlar açacağını artık öğrenmiş olmamız lazım.Dönüp dolaşıp IMF ile anlaşma imzalamak kendini sürekli tekrar etme halini alıyor.Tedavi etmemiz gereken travmalarımız var ve biz bunlardan acı şekilde kaçıyoruz.Sorun IMF'de değil, bizlerde.

30 Eylül 2009 Çarşamba

IMF ile Anlaş(ama)ma...

Türk Hükümeti'nin bu ayın sonuna kadar IMF ile bir anlaşmaya imza atacağını öne sürmüştüm.Yanılmışım,ayrıntılar üzerinde çalışıldığı öne sürülen program konusunda halen anlaşma sağlanamadı.Açıklanan Orta Vadeli Program, IMF anlaşmasına benzer ögeler içereceği için ikisi arasında finansman ayağı dışında herhangi farklılık bulunması güç.Yanılma sebebim ne olabilir diye düşününce şu kanıya vardım:Siyasi gücün, Uluslararası Para Fonu ile destek anlaşması imzalanmasından imtina etme gerekçesi kurumun ayak diretmesi olamaz mı?Dünya yeniden şekillenirken buna yardımcı olacak hazır kıtalardan birisi de IMF.Ayağımıza kadar gelip her gün yeni maddeler öne sürmek cinliğini sadece bizler bilmiyoruz.

Para Fonu,kağıt üzerinde üye ülkelere kriz dönemlerinde mali tavsiyeler vermek aynı zamanda gereken finansmanı sağlamak amacıyla kurulmuş. Ben onların yalancısıyım,ama uygulamaya gelince anlaşmalarda sermaye kesiminin zenginliğini daha da arttıran unsurlar hep ön planda.IMF ile 20 (yazıyla yirmi) adet stand-by imzalayan bir ülke vatandaşı olarak artık şerbetlendik.Salma türü vergilere,haksız enflasyon vergisine karşılık taze yabancı kaynak sağlamak gelir dağılımını bozup, vergi tabanını genişletmediği için yapısal sorunların ileride daha da büyük problemler çıkarmasına neden oluyor.Konuya teknik bakış açısı getirecek kadar bilgi sahibi bir insan değilim, görünen resim siyasi gerekçelere takılan bir anlaşamama hali mevcut.

Küresel Güçler, çıkarları uğruna her türlü kurum ve imkandan azami ölçüde faydalanıyorlar.Ekonomik örgütler ya da araştırma şirketleri dev finansal kuruluşların aktiflerinde yer alan zehirli varlıkların krize sebebiyet vermesini göremeyecek kadar saf değillerdir sanırım.ABD tarafından durgunluktan faydalanarak zayıflamış,negatif dolar balonunu sıfıra yaklaşan faiz indirimleri ile boşaltıp,piyasaya dolar arzını zamanla azaltarak güçlü bir para birimi yaratılması amaçlanıyor olamaz mı?

Geleceğin dünyasında Çin, Hindistan, Rusya ve Brezilya önem kazanan aktörler olacaklar.Bu ülkelerin en önemli özellikleri ise döviz fazlaları. Özellikle Çin tasarruf fazlalarını ABD tahvillerinde değerlendiriliyor.Kriz sona erdiğinde yurtiçi üretim ve yatırım oranları en önemli kalemler haline gelecekler.Anılan ülkelerin avantajları işte bu alanlarda.İleride borca dayalı büyüme kaynakları tüketen geri kalmış bir anlayış olarak ele alınacak.

İstanbul'da yeni başlayan IMF-Dünya Bankası Toplantıları küresel kriz çağında G-20 ülkelerinin kendi çıkışlarını arama platformları sayılıyorlar. Ülkeler bazında karar vericiler Para Fonu ile çalışmakta zorunlu değil gibi görünürler ama kazın ayağı öyle değil.Dev finans kurumları borç verdikleri ülkelerden paralarını geri almak için araya Para Fonu'nu koymakta.Ciroları ülkelerden büyük şirketler işlerini şansa bırakır mı?İnsanın aklına krizden kaynaklanan trilyonlarca dolar zarar takılıyor.Tüm krizlerde olduğu gibi ABD'de finans piyasasının zararlarını geniş halk kesimleri çekecek.Türkiye bu girdabın dışında kalamadı.Zamanında gereken önlemler alınsaydı işsizlerimiz evlerine ekmek götürebileceklerdi.