Belçika Bütçe Bakanı, "Belçika şirket olsaydı iflas etmişti." mealinden açıklamada bulunmuş.Bütçe açığının 25 milyar avroya çıkması yanında haberde federal hükümete federe hükümetlerin gereken destekte bulunmadığından şikayet ediliyor.Konunun hoşuma giden kısmı ise ülkede Bütçe Bakanı'nın bulunması. Hani bizde Ekonomi Bakanlığı var, onlarda ise bütçe bakanlığı genelden ayrılarak bir bakana bağlanmış.Bakanlar ile bakmayanlar arasında fark var. Bu fark, Küresel Kriz'e tedbir alıp almamak arasında yatıyor. Güçlü ekonomilerin iç problemlerine odaklandığı günlerde kendi hükümetimiz kafasını kuma gömerse krizin geçeceğini sanıyor.Mevcut yamalı tedbirler ya da özel sektörün kampanyalarıyla sıkıntının hafifleteceğini sanmak tam bir ciddiyetsizlik örneği. Bütçe, üretim, milli gelir, ihracat rakamları alarm vermeye devam ediyorlar. Sanayi üretimi Temmuz ayında geçen seneye göre %9.2 düşerken, bu yılın Haziran ayına göre %0.9 artmış. Faiz, borsa ve kur fiyatlarındaki sanal düzelme ya da durağanlık; faizler yükselip enflasyonu tetiklediğinde ve dolara çıkış için destek sağladığında , yerli ve yabancı sermayenin geçici kar etme amaçlı düzeltmeleri oldukları görülecek.
Açık veren bütçe daha çok borçlanan kamu anlamına geliyor,hızla borçlanan kamu kesimi ise faizlerin yükselmesine sebep,yüksek faiz ise yüksek enflasyona. Birbirlerini besleyen bu süreç dış desteğe rağmen kur fiyatlarına yukarı yönde bir ivme kazandırabilir. Türkiye'de tüm krizlerin gerisinde döviz açığı yattığı için döviz bolluğunda döviz krizini anmam saçma sanılmasın. İnsanı var eden korkularıdır, hele bu tedbirsizlik ortamında doların 2.00 TL. olduğunu görmek ne anlama gelir onu da siz söyleyin.
borsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
borsa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
8 Eylül 2009 Salı
2 Eylül 2009 Çarşamba
Ekonominin Seyri...
İTO, Ağustos ayında perakende fiyatların % 0.19 oranında arttığını açıkladı. Son yedi seneye göre en düşük ikinci enflasyon rakamı olan bu oran bizlere yaşanan durgunluğun bir hediyesi.Devletin istatistik kurumunun saptayacağı veriler de farklı olmasa gerek. Küresel Kriz , dip noktayı bulmasa bile mevcut talep yerlerde sürünüyor. Üretimdeki kan kaybının devam etmeyeceğini farz edelim,2010 yılı büyümesi ekonomide istikrarlı bir iyileşmeyi işaret etmeyebilir.
Sorunun özel tüketim tarafı kadar kamu kesimi de sıkıntılı. Artan bütçe açığı faizleri yukarı çıkışa zorlayacak görünüyor.Merkez Bankası düşük faiz politikası uygulayıp Hazine'yi ucuz borçlandırdıkça başka bir işlevi olmadığı konusunda fikir ileri sürenlerin sayısı artıyor. Enflasyon ve faizlerin düşüşünün bile durgunluğa bağlandığı bir ortamda hangi fiyat istikrarından söz edilebilir? Dengelerin düzelmesi için sağlam ve fazla veren bir bütçenin şart olduğu kriz döneminde Merkez Bankası tek silahı olan faizi kullanarak yolun sonuna geldi.
Öte yandan kur, borsa, faiz üçgeninde kısılıp kalmamız gerçeği dış açık, cari açık, bütçe ve SGK açıklarının nasıl kapatılacağı hsususunun üzerini örtüyor. Dükkanı siftahsız kapatan büyük bir tüketici grubunun harcamalarını borçla yapacağını öngörürsek, gelecek dönemde kamunun artan iç ve dış borç ihtiyacı vergi, özelleştirme ya da tek seferlik diğer gelir kalemleriyle kapatılamayacak kadar artış gösterecek. Kısacası kamu kesiminin borç batağı konusunda özel kesimi aratmayacağı ortadadır.
2010 yılını seçim yılı olarak kabul edersek,yaşanacak siyasi istikrarsızlıklar bir IMF anlaşması ile kapatılamayacak kadar ekonomiye zarar verebilir. Geciken tedbir tedbir olmaktan çıkıyor, kriz kendi dinamikleriyle seyrederken hükümet bambaşka konularda açılımlar yapıyor.Halkını bu kadar düşünen bir iktidar neden işsizlik ve durgunluğa herhangi bir çare aramaz?
Sorunun özel tüketim tarafı kadar kamu kesimi de sıkıntılı. Artan bütçe açığı faizleri yukarı çıkışa zorlayacak görünüyor.Merkez Bankası düşük faiz politikası uygulayıp Hazine'yi ucuz borçlandırdıkça başka bir işlevi olmadığı konusunda fikir ileri sürenlerin sayısı artıyor. Enflasyon ve faizlerin düşüşünün bile durgunluğa bağlandığı bir ortamda hangi fiyat istikrarından söz edilebilir? Dengelerin düzelmesi için sağlam ve fazla veren bir bütçenin şart olduğu kriz döneminde Merkez Bankası tek silahı olan faizi kullanarak yolun sonuna geldi.
Öte yandan kur, borsa, faiz üçgeninde kısılıp kalmamız gerçeği dış açık, cari açık, bütçe ve SGK açıklarının nasıl kapatılacağı hsususunun üzerini örtüyor. Dükkanı siftahsız kapatan büyük bir tüketici grubunun harcamalarını borçla yapacağını öngörürsek, gelecek dönemde kamunun artan iç ve dış borç ihtiyacı vergi, özelleştirme ya da tek seferlik diğer gelir kalemleriyle kapatılamayacak kadar artış gösterecek. Kısacası kamu kesiminin borç batağı konusunda özel kesimi aratmayacağı ortadadır.
2010 yılını seçim yılı olarak kabul edersek,yaşanacak siyasi istikrarsızlıklar bir IMF anlaşması ile kapatılamayacak kadar ekonomiye zarar verebilir. Geciken tedbir tedbir olmaktan çıkıyor, kriz kendi dinamikleriyle seyrederken hükümet bambaşka konularda açılımlar yapıyor.Halkını bu kadar düşünen bir iktidar neden işsizlik ve durgunluğa herhangi bir çare aramaz?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)