G-20 Zirvesi devam ederken merkez bankaları piyasaya dolar arzını azaltacakları yönünde politika beyanında bulundular. Bu duruma ek olarak ABD'de sıfıra yaklaşan dolar faizleri de kademeli bir şekilde arttırılacak. Diğer ülkeler de ABD'yi takip edecekler sanırım. Kısacası piyasalarda doların değeri yükseliş yönünde olacak.Halihazırda cari açık sorunu yaşayan ABD güçlü para birimine sahip olma dezavantajını ihracat alanında nasıl aşabilir?Banka ve finans kuruluşlarına aktiflerindeki zehirli varlıklar nedeniyle sermaye zerk eden ABD yönetimi daralmanın etkilerini aşmadan faizleri arttırmakla doğru hareket ediyor mu? Bunu zaman gösterecek, yalnız açık bir gerçek söz konusu: Kriz, ABD'de başladığına göre oralar düzelmeden gerçek bir küresel iyileşmeden bahsedemeyiz.
Sorularımıza devam edelim: Türkiye ve piyasalarımız bu değişikliği nasıl karşılayacak? Bana kalırsa halen kan kaybeden dolar,üstelik T.L. gerçek değerinden uzak iken dış gelişmelere bağlı olarak yükselişe geçtiğinde fiyatını ne oranda düzeltir? Ağustos 2008 döneminde 1.18 TL olan kur şimdi 1.49 seviyesinde.13 aylık değer kazancı ise %27. %30'luk değer artışını şu anki kura yansıtırsak T.L. fiyatı dolar karşısında 1.90-1.95 arasında olur. Siyasi istikrar gibi önemli bir çapa olduğunu farz edersek bu durum geçerli sayılır. Seçimlerin erkene alınması ya da baskın bir genel seçim hükümetin geçen hafta açıkladığı programın köküne kibrit suyu dökülmesi demek. Özetle; belirsizlik güveni zedeliyor, menkul varlıklar özellikle istikrarsız ortamlarda likit kalarak kısa vadede güven duyduğu limanlara sığınıyorlar.Bu adresler ise güçlü ekonomiler oluyor.Fırtınalı sularda borç ekonomisini yüzdürmek daha fazla maharet istiyor.Öngörülerde isabetli olmak, kararlı bir şekilde doğru adımları atmak, sağlıklı iç ve dış kamuoyu desteği bu dönemin en az hasarla atlatmanın ana hatları.
Radikal'in haberine göre, Euromoney Dergisi Durmuş Yılmaz'ı en başarılı Merkez Bankası Başkanı olarak seçmiş, üstelik aynı dergi bu ödülü 2000 yılında Gazi Erçel'e de sunmuş. 2001 Krizi'nde parasını dolara yatıran bir Başkan ve mahkemede beraat etmesi kötü bir örnek.Şöyle diyebilir miyiz: Başarılı her Merkez Bankası Başkanı ardında derin kriz bırakandır. Korkarım, Durmuş Yılmaz onca iyi niyetine 2009 Krizi'nin kurban isimleri arasında sayılacak.
dolar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
dolar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
25 Eylül 2009 Cuma
Doların Seyri...
Etiketler:
Alın-Verin Ekonomiye Can Verin,
dolar,
ekonomi,
IMF,
Merkez Bankası,
Orta Vadeli Program,
para,
T.L.
2 Eylül 2009 Çarşamba
Ekonominin Seyri...
İTO, Ağustos ayında perakende fiyatların % 0.19 oranında arttığını açıkladı. Son yedi seneye göre en düşük ikinci enflasyon rakamı olan bu oran bizlere yaşanan durgunluğun bir hediyesi.Devletin istatistik kurumunun saptayacağı veriler de farklı olmasa gerek. Küresel Kriz , dip noktayı bulmasa bile mevcut talep yerlerde sürünüyor. Üretimdeki kan kaybının devam etmeyeceğini farz edelim,2010 yılı büyümesi ekonomide istikrarlı bir iyileşmeyi işaret etmeyebilir.
Sorunun özel tüketim tarafı kadar kamu kesimi de sıkıntılı. Artan bütçe açığı faizleri yukarı çıkışa zorlayacak görünüyor.Merkez Bankası düşük faiz politikası uygulayıp Hazine'yi ucuz borçlandırdıkça başka bir işlevi olmadığı konusunda fikir ileri sürenlerin sayısı artıyor. Enflasyon ve faizlerin düşüşünün bile durgunluğa bağlandığı bir ortamda hangi fiyat istikrarından söz edilebilir? Dengelerin düzelmesi için sağlam ve fazla veren bir bütçenin şart olduğu kriz döneminde Merkez Bankası tek silahı olan faizi kullanarak yolun sonuna geldi.
Öte yandan kur, borsa, faiz üçgeninde kısılıp kalmamız gerçeği dış açık, cari açık, bütçe ve SGK açıklarının nasıl kapatılacağı hsususunun üzerini örtüyor. Dükkanı siftahsız kapatan büyük bir tüketici grubunun harcamalarını borçla yapacağını öngörürsek, gelecek dönemde kamunun artan iç ve dış borç ihtiyacı vergi, özelleştirme ya da tek seferlik diğer gelir kalemleriyle kapatılamayacak kadar artış gösterecek. Kısacası kamu kesiminin borç batağı konusunda özel kesimi aratmayacağı ortadadır.
2010 yılını seçim yılı olarak kabul edersek,yaşanacak siyasi istikrarsızlıklar bir IMF anlaşması ile kapatılamayacak kadar ekonomiye zarar verebilir. Geciken tedbir tedbir olmaktan çıkıyor, kriz kendi dinamikleriyle seyrederken hükümet bambaşka konularda açılımlar yapıyor.Halkını bu kadar düşünen bir iktidar neden işsizlik ve durgunluğa herhangi bir çare aramaz?
Sorunun özel tüketim tarafı kadar kamu kesimi de sıkıntılı. Artan bütçe açığı faizleri yukarı çıkışa zorlayacak görünüyor.Merkez Bankası düşük faiz politikası uygulayıp Hazine'yi ucuz borçlandırdıkça başka bir işlevi olmadığı konusunda fikir ileri sürenlerin sayısı artıyor. Enflasyon ve faizlerin düşüşünün bile durgunluğa bağlandığı bir ortamda hangi fiyat istikrarından söz edilebilir? Dengelerin düzelmesi için sağlam ve fazla veren bir bütçenin şart olduğu kriz döneminde Merkez Bankası tek silahı olan faizi kullanarak yolun sonuna geldi.
Öte yandan kur, borsa, faiz üçgeninde kısılıp kalmamız gerçeği dış açık, cari açık, bütçe ve SGK açıklarının nasıl kapatılacağı hsususunun üzerini örtüyor. Dükkanı siftahsız kapatan büyük bir tüketici grubunun harcamalarını borçla yapacağını öngörürsek, gelecek dönemde kamunun artan iç ve dış borç ihtiyacı vergi, özelleştirme ya da tek seferlik diğer gelir kalemleriyle kapatılamayacak kadar artış gösterecek. Kısacası kamu kesiminin borç batağı konusunda özel kesimi aratmayacağı ortadadır.
2010 yılını seçim yılı olarak kabul edersek,yaşanacak siyasi istikrarsızlıklar bir IMF anlaşması ile kapatılamayacak kadar ekonomiye zarar verebilir. Geciken tedbir tedbir olmaktan çıkıyor, kriz kendi dinamikleriyle seyrederken hükümet bambaşka konularda açılımlar yapıyor.Halkını bu kadar düşünen bir iktidar neden işsizlik ve durgunluğa herhangi bir çare aramaz?
23 Ağustos 2009 Pazar
Dolar 2 Lira Olur mu?
Anlaşılan Merkez Bankası'nın devam eden faiz indirimleri ekonomistlere halkı uyarmak ihtiyacını hissettirmiş.Borsanın artık yorulduğunu, kurların bir süre daha yatay seyir izleyeceğini,hazine bonosu ve bir yıllık mevduat gibi diğer yatırım araçlarının cazibelerinin arttığını söylüyorlar.Krizin en belirgin özelliği güvenin dibe vurup ekonomik faaliyetleri etkileyerek yatırımları durdurmasıydı.Yaşanan geçici düzeltmeler büyük yatırımcıların karlarını azami derecede çoğaltıp, 2008 yılı zararlarını azaltmaktan başka bir işe yaramıyor. Mayıs ayına göre artış gösteren Haziran ayı sanayi üretimi dip noktayı bulduğumuz hususunda bizleri aldatmasın. Türkiye'de kriz, geri kalan ülkelere nazaran daha sert bir düzeltme hareketi izleyecek görünüyor.
ABD'de finansal alanda başlayan küresel kriz, bizde yüksek işsizlik rakamları,düşen ithalata rağmen dış kaynağa fazlasıyla bağımlı cari açık,kamunun aşırı derecede nakit ihtiyacı üst üste konursa üretim alanında gerçek etkisini hissettiriyor.Temel dengelerde hiçbir iyileşmenin olmaması ya da sadece baz etkisine dayalı makyaj dışında yeni bir IMF anlaşmasına daha yelken açacağız görünüyor.Devlet elinde tek kalan faiz silahı ile kendi kendisini finanse ediyor. Borçlanma ihtiyacının hızlanması ile 2010 yılı için bırakın büyümeyi, siyasi gerginliğin had safhaya ulaşma ihtimali ile yangının gelecek yılları da saracağının işaret fişeği.
Benim derdim ise doların fiyatı ne olur sorusuna cevap aramak. Ülkemizde tüm krizlerin olmazsa olmaz kuralı ABD dolarının Türk Lirası karşısında aşırı değer kazanması üzerine kurulu, kısacası devalüasyon.Mahfi Eğilmez'e göre 1.58 olması gereken dolar-lira dengesi değerli TL'nin mevcudiyetini gösteriyor. Net hata noksan gibi akla ziyan bir kalem sayesinde döviz rezervlerimizin erimemesi tehlikeli sulara doğru yöneldiğimizi hissettiriyor.Dış destek kesilirse ya da yetersiz kalırsa siyasi krizin tetiklediği ekonomik deprem, son 1 senede 1.18 TL'den 1.80'lere fırlayan dolar fiyatını 1.48'lerden 2 liraya ulaştırır mı? Gerçekleri görmek için kendimizi aldatmamayı zorunlu kılıyor, yoksa yalancı çobanların hepsi mi siyasetçi, aralarında hiç ekonomist yok mu?
ABD'de finansal alanda başlayan küresel kriz, bizde yüksek işsizlik rakamları,düşen ithalata rağmen dış kaynağa fazlasıyla bağımlı cari açık,kamunun aşırı derecede nakit ihtiyacı üst üste konursa üretim alanında gerçek etkisini hissettiriyor.Temel dengelerde hiçbir iyileşmenin olmaması ya da sadece baz etkisine dayalı makyaj dışında yeni bir IMF anlaşmasına daha yelken açacağız görünüyor.Devlet elinde tek kalan faiz silahı ile kendi kendisini finanse ediyor. Borçlanma ihtiyacının hızlanması ile 2010 yılı için bırakın büyümeyi, siyasi gerginliğin had safhaya ulaşma ihtimali ile yangının gelecek yılları da saracağının işaret fişeği.
Benim derdim ise doların fiyatı ne olur sorusuna cevap aramak. Ülkemizde tüm krizlerin olmazsa olmaz kuralı ABD dolarının Türk Lirası karşısında aşırı değer kazanması üzerine kurulu, kısacası devalüasyon.Mahfi Eğilmez'e göre 1.58 olması gereken dolar-lira dengesi değerli TL'nin mevcudiyetini gösteriyor. Net hata noksan gibi akla ziyan bir kalem sayesinde döviz rezervlerimizin erimemesi tehlikeli sulara doğru yöneldiğimizi hissettiriyor.Dış destek kesilirse ya da yetersiz kalırsa siyasi krizin tetiklediği ekonomik deprem, son 1 senede 1.18 TL'den 1.80'lere fırlayan dolar fiyatını 1.48'lerden 2 liraya ulaştırır mı? Gerçekleri görmek için kendimizi aldatmamayı zorunlu kılıyor, yoksa yalancı çobanların hepsi mi siyasetçi, aralarında hiç ekonomist yok mu?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)