2009 ilk çeyrek dönemindeki büyüme, pardon! küçülme rakamları açıklandı.Milli gelir Ocak-Mart arasında -13.8 azaldı. İhracat ise Haziran ayında %41 azalmış durumda. 6 aylık toplam ihracat düşüşünü de söyleyelim,%3o. Küresel kriz katmerlenerek gelip vuruyor ülkemizi. Aç insanların gözbebeklerindeki öfkeyi, çaresizliği görmemek olanaksız. İşsizlik alıp başını giderken, hükümet darbe günlüklerinden,sahte belgelerden mealler uydurup TSK'dan rövanşı almaya bakıyor. Kendi seçmenine ihanet etmenin yolu bu olsa gerek.Toplumsal çalkantılar çoğunlukla ekonominin dibe vurduğu zamanları bekler durur.Artık sokaklarda kışkırtmalara çok açık bir insan malzemesi yaratılmıştır.
Yönetemeyen demokrasinin ardında üretmeyen, daralmış bir ekonominin yağlanmamış çark gıcırtıları duyuluyor. İşte bu derinden duyulan, darbe geliyor fısıltıları. Dünya'yı baştan aşağıya şekillendiren ekonomik tsunami, elbette bizi teğet geçmeyecek. Siyaset, toplumsal hayat, gelenekler, alışkanlıklarımız, dini pratiklerimiz bu dalganın altında kalacak. Özüne, emeğine, birbirine daha da yabancılaşan birey, iyice bencilleşip fakirliğini bile birbiriyle paylaşmayacak. Bana kalırsa paylaşma duygusuna verilen önem böyle zamanlarda ortaya çıkacak.
30 Haziran 2009 Salı
29 Haziran 2009 Pazartesi
Siyasi Tercihler...
Türk ekonomisi 2007 yılının sonundan itibaren küçülmeye başladı.Bu süre zarfında işsiz sayısında ve dış ticaret dengesinde bozulmalar devam ediyordu. 2008 yılının Ağustos ayından itibaren ise küresel kriz bu baskıların üstüne geldi. Şimdi 2009 yılı için -5 küçülme bekleniyor, 2010 yılı için de küçülme olabileceği öngörülüyor. Alt gelir grubuna dahil olan %20'lik kesimin durumu ülkemizde korkunç bir fakirleşme yaşandığının göstergesi. En üst düzeydeki %20 lik gelir dilimine sahip grup ile arasındaki fark gitgide açılıyor. Yüksek gelirliler milli gelirden %50'lik kısımı alırken, en yoksullar %5 kadar bir pay almakta.Sadece bu tablo bile gelir dağılımındaki vahşi adaletsizliği açıkça göstermektedir.
Aynı zamanda seçmen de olan bu kitle çoğunlukla sağ partileri iktidarda görmek istemektedir. Sol partilerin siyasi yelpazede aldıkları pay ise hızlı yoksulluk artışına karşın ya gerilemekte ya da yerinde saymaktadır. Bu duruma solun güncel gelişmeleri kavrayamaması, lider partisi olma kitle partisi olamama açmazında tıkanıp kalmaları, geleneksel oy tabanlarına uzak durmaları, Kürt Sorunu, yapılan askeri darbeler... gibi sebeplerin yol açtığı öne sürülebilir. Bana kalırsa Türk halkı hala solculuğu, soğuk savaştan kalma alışkanlıkla komünizmle özdeşleştirmekte, çoğunlukla kırsal kesim insanı ya da şehirlerin varoşlarında yaşayan yeni göçmüş/yerleşik kesim seçim dönemlerinde geleneklerini yaşatan muhafazakar partileri sandıktan çıkarmaktadır. Sağ partilerin çoğunlukla itibar görmesi gelir dağılımından tutun dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar tüm ülkede geçerli politikaların, yerel ve merkezi yönetimlerde liberal ekonomi/küresel sermaye yanlısı DP-AP-ANAP-DYP-AKP partilerince tespit edilmesine yol açmıştır.Halkımız bu arada farkında olmadan bir tercihte bulunmuş,açıkça meydana çıkmıştır ki bu tercih sermayedarın yanında emekçinin karşısındadır. Binbir ayak oyunuyla değiştirilen seçim sistemi düzene! alternatif olabilecek partileri oyunun dışında bırakmaktadır. Eğitilememiş büyük sayıda bir nüfus işsizlik-yoksulluk-toplumsal yozlaşma kıskacına alınmış,bu ne yaman bir çelişkidir ki verdiği oylarla kendini celladına teslim etmiştir.Şimdi her zamandakinden fazla ülkemizde sola ve onun politikalarına ihtiyaç var. Herkesin bir oyu olduğuna göre bize düşen görev halkımıza doğruyu bıkmadan usanmadan anlatmakdır.
Aynı zamanda seçmen de olan bu kitle çoğunlukla sağ partileri iktidarda görmek istemektedir. Sol partilerin siyasi yelpazede aldıkları pay ise hızlı yoksulluk artışına karşın ya gerilemekte ya da yerinde saymaktadır. Bu duruma solun güncel gelişmeleri kavrayamaması, lider partisi olma kitle partisi olamama açmazında tıkanıp kalmaları, geleneksel oy tabanlarına uzak durmaları, Kürt Sorunu, yapılan askeri darbeler... gibi sebeplerin yol açtığı öne sürülebilir. Bana kalırsa Türk halkı hala solculuğu, soğuk savaştan kalma alışkanlıkla komünizmle özdeşleştirmekte, çoğunlukla kırsal kesim insanı ya da şehirlerin varoşlarında yaşayan yeni göçmüş/yerleşik kesim seçim dönemlerinde geleneklerini yaşatan muhafazakar partileri sandıktan çıkarmaktadır. Sağ partilerin çoğunlukla itibar görmesi gelir dağılımından tutun dış politikaya, eğitimden sağlığa kadar tüm ülkede geçerli politikaların, yerel ve merkezi yönetimlerde liberal ekonomi/küresel sermaye yanlısı DP-AP-ANAP-DYP-AKP partilerince tespit edilmesine yol açmıştır.Halkımız bu arada farkında olmadan bir tercihte bulunmuş,açıkça meydana çıkmıştır ki bu tercih sermayedarın yanında emekçinin karşısındadır. Binbir ayak oyunuyla değiştirilen seçim sistemi düzene! alternatif olabilecek partileri oyunun dışında bırakmaktadır. Eğitilememiş büyük sayıda bir nüfus işsizlik-yoksulluk-toplumsal yozlaşma kıskacına alınmış,bu ne yaman bir çelişkidir ki verdiği oylarla kendini celladına teslim etmiştir.Şimdi her zamandakinden fazla ülkemizde sola ve onun politikalarına ihtiyaç var. Herkesin bir oyu olduğuna göre bize düşen görev halkımıza doğruyu bıkmadan usanmadan anlatmakdır.
DGM'lerden Ergenekon'a...
Hükümet geceyarısı önergesiyle CMK'nın 250. maddesini değiştirdi. Yasanın yeni haliyle askerler sivil mahkemelerde yargılanabilecek. Bana kalırsa konunun geri kalanı hukukçuların bilgi alanına giriyor. Daha önde gelen sorun ise yargının gitgide siyasallaşması . Ergenekon Davası'nda her türlü özel yetki ile donatılan mahkeme ve savcılar bana DGM'lerin hukuksuzluk örneklerini hatırlatıyor.Oysa Deniz Feneri Soruşturması'nda ifade alınma safhası hala devam etmekte. Siyasi güçler eliyle hukukun katli ilk değil ki yıllardır gözümüzün önünde yaşanıyor. Suç işleyen bir kişinin asker veya sivil olması asla farketmemeli. Hukuk düzeni suçluluların ya da güçlülerin üzerindeki üniformaya yahut temsil ettiği kurumun dokunulmazlıklarının arkasına sığınmasına engel olabilmeli.
TSK ile AKP'nin çatışması yazılan senaryonun ilk kısmı gibi . Bu duruma daralan ekonominin getirdiği sorunlar eşlik edecek. Geri kalan kısmında ülkeyi istikrarsızlaştırma çalışmaları başlayacak. Sosyal çatışma aynı toplumun farklı gelir ve düşüncedeki insanları arasında yaşanabilir. Dikkat edilmesi gereken zamanlardayız, oynanan oyun kardeş kanı akıtılması üzerine kurulu. Siyasi motifle tasarlanmış ses getiren cinayetleri, sabotajlar, toplu gösterileri , kışkırtmalar izleyebilir.Yaşatılan psikolojik savaş sayesinde önümüzdeki günlerde tüm sistem sınanıyor olacak. Komşularımız bölünme ve çatışmalarla sarsılırken buralarda meleklerin cinsiyetini tartışmak en hafif deyimiyle aymazlığımızı gösteriyor.
TSK ile AKP'nin çatışması yazılan senaryonun ilk kısmı gibi . Bu duruma daralan ekonominin getirdiği sorunlar eşlik edecek. Geri kalan kısmında ülkeyi istikrarsızlaştırma çalışmaları başlayacak. Sosyal çatışma aynı toplumun farklı gelir ve düşüncedeki insanları arasında yaşanabilir. Dikkat edilmesi gereken zamanlardayız, oynanan oyun kardeş kanı akıtılması üzerine kurulu. Siyasi motifle tasarlanmış ses getiren cinayetleri, sabotajlar, toplu gösterileri , kışkırtmalar izleyebilir.Yaşatılan psikolojik savaş sayesinde önümüzdeki günlerde tüm sistem sınanıyor olacak. Komşularımız bölünme ve çatışmalarla sarsılırken buralarda meleklerin cinsiyetini tartışmak en hafif deyimiyle aymazlığımızı gösteriyor.
Etiketler:
AKP,
Belge,
demokrasi,
Genelkurmay,
Recep Tayyip Erdoğan,
siyaset,
Taraf
27 Haziran 2009 Cumartesi
Bir Demokrat Var Benden İçeri...
Gücü elinde tutanın güçsüzü umarsızca ezdiği toprakların insanlarıyız.Haksızlığı hayatımızın en yeminli düsturu yapmışız evelallah.Şimdiyse en haki renkli giysilerimizin üzerine mevsimlik demokratlığımızı giyindik ki ya Rabbim tadından yenmiyor.Başımızı çevirip bakarsak faili meçhul cinayetler işlenirken, gözaltında kayıplar yaşanırken, işkenceyle canlar alınırken hepimiz neredeydi? Ekranlarda basbas bağıran tatlı su demokratları tüm bunlar yaşanırken neredeydiler? Şaşırmamak lazım onlar dinci hamilerinin kucaklarına yerleşirken arsızca arkadaşlarını satabilen kalemşörler.Parayı veren onları kullanır, satılık kalemlerini menfaat temin ettikleri herkese sunarlar.Açlık onların ruhuna yerleşmiştir ve kişilikleri tek kullanımlık prezervatiftir.
Şimdi darbe tartışmaları, Ergenekon süreci ya da Belge saptırmaları esnasında yaşanacaklar neler olabilir? Birbirini gammazlayanlar, gerçek ya da sahte belge ticareti yapanlar, dostuna sırtını dönenler olacak bundan eminim.Bizler de gözlerimizin önünde yaşananları görmezden geleceğiz . İnsanın atası maymun nasıl olsa,oysa saysan üç maymun kadar etmez bizim cesaretimiz.Vicdanımıza sığdırdığımız daha nice geçici 15. madde var ki say say biteremem. Cesur, dürüst, Mustafa Kemal tarafında olan, bağımsız, kim varsa küstürdük, öldürdük, hapse attık...
Silahlı Kuvvetler içinde darbe taraftarı olan subaylar her zaman vardı, bu gerçek. Onlardan daha fazlası toplumda potansiyel olarak mevcut, esas tehlikeli gerçek bence bu.Kenan Evren'in intihar etmesi Erdal Eren'i geri getirecek mi? Faik Türün'ün mezarını kazısak Deniz Gezmiş o tertemiz gözleriyle uyanacak mı? Salim Başol'u tutuklasak Adnan Menderes Yassıada'dan son seferle geri mi gelecek? Olmayacak dua oysa benimkisi.
Bize lazım olan demokrasinin asgarisi, askerisi ya da azamisi değil, vatandaşına değer vereni. Halkını müttefikleri için ezmeyeni, zenginleriyle el ele verip soymayanı, evinden çocuklarının yanından alıp kaybetmeyeni...Azla yetinen elindekini de yitirir.
Şimdi darbe tartışmaları, Ergenekon süreci ya da Belge saptırmaları esnasında yaşanacaklar neler olabilir? Birbirini gammazlayanlar, gerçek ya da sahte belge ticareti yapanlar, dostuna sırtını dönenler olacak bundan eminim.Bizler de gözlerimizin önünde yaşananları görmezden geleceğiz . İnsanın atası maymun nasıl olsa,oysa saysan üç maymun kadar etmez bizim cesaretimiz.Vicdanımıza sığdırdığımız daha nice geçici 15. madde var ki say say biteremem. Cesur, dürüst, Mustafa Kemal tarafında olan, bağımsız, kim varsa küstürdük, öldürdük, hapse attık...
Silahlı Kuvvetler içinde darbe taraftarı olan subaylar her zaman vardı, bu gerçek. Onlardan daha fazlası toplumda potansiyel olarak mevcut, esas tehlikeli gerçek bence bu.Kenan Evren'in intihar etmesi Erdal Eren'i geri getirecek mi? Faik Türün'ün mezarını kazısak Deniz Gezmiş o tertemiz gözleriyle uyanacak mı? Salim Başol'u tutuklasak Adnan Menderes Yassıada'dan son seferle geri mi gelecek? Olmayacak dua oysa benimkisi.
Bize lazım olan demokrasinin asgarisi, askerisi ya da azamisi değil, vatandaşına değer vereni. Halkını müttefikleri için ezmeyeni, zenginleriyle el ele verip soymayanı, evinden çocuklarının yanından alıp kaybetmeyeni...Azla yetinen elindekini de yitirir.
26 Haziran 2009 Cuma
Krizler ve Darbeler...
Darbe dönemlerine baktığımızda müdahale öncesi ve sonrası üretim araçlarına sahip olma konusunda ciddi değişiklikler gözleniyor. Ekonomik krizlerle birlikjte askeri darbelerin yaşanması tesadüf değil elbette. 1958 yılında yapılan devalüasyon 27 Mayıs'ı, keza IMF ile 1970 Ağustos ayı içinde yapılan anlaşma 12 Mart Muhtırasını, 24 Ocak 1980 Kararları ise 12 Eylül Askeri Darbesi'ni tetikleyen ekonomik altyapıyı hazırlamıştır. Sermaye yapılan her darbede biraz daha güçlenmiş, buna karşılık orta ve alt sınıfların yaşam standartları düşmeye devam etmiştir.
Bu süre zarfında sosyal gelişmenin önü ekonomik gelişmeye engel olunarak durduruldu. Özgür bir anayasa rafa kaldırıldı, sendikal haklar çalışma barışı denilerek hadım edildi.Eğitim, sağlık, vergi, savunma politikaları çağdaş dünyanın gerisinde tutuldu. Zamanla anlaşılıyor ki ABD ve müttefiklerinin desteği ile halkımızın sessiz rızası sonucu yapılan darbeler Türkiye'nin yoksullaşmasına, yozlaşmasına, gerici güçlerin egemen olmasına sebep olmuştur. Toplumun yaşanan gelişmelere karşı duyarsızlığı 12 Eylül'de siyasetin toplumdan, üniversiteden, gençlerden ve sendikalardan yasaklanıp koparılmasıyla meydana geldi.Ait olduğu çevreye yabancılaşan kitle seçimden seçime bu demokrasi oyununa miting alanlarında ve sandıklarda katılarak devre dışılığına devam ediyor. Siyasi partiler liderlerin kişisel görüşlerini tüm teşkilatlarına ve halka dayattığı güdük demokrasinin üsleri halinde. TBMM çatısı altında kahvehane düzeyinde tartışmalar yapılıyorsa yaşanan seviyesizliğin askeri darbelerden ari olduğu savunulamaz.Katılımsız siyaset , 1940'lı yılların gizli oy, açık tasnif demokrasisine benziyor.
Bu kez dünya çapında olan bir ekonomik kriz yaşanıyor. Sermaye-emek çelişkisinin ulaştığı son nokta muhafazakarlaşmak olacak ne yazık ki. Yabancılar, işçiler, farklı düşüncedekiler, farklı ırk ya da dinden insanlar toplumun geri kalanından dışlanacak, onlara saldırılacak, nefes almalarına engel olunacak bana kalırsa.Türkiye'de de faşizmin ayak sesleri o kadar yakın,bu sesi duymayan gözünü kışlalardan başbakanlığa çevirse iyi eder.
Bu süre zarfında sosyal gelişmenin önü ekonomik gelişmeye engel olunarak durduruldu. Özgür bir anayasa rafa kaldırıldı, sendikal haklar çalışma barışı denilerek hadım edildi.Eğitim, sağlık, vergi, savunma politikaları çağdaş dünyanın gerisinde tutuldu. Zamanla anlaşılıyor ki ABD ve müttefiklerinin desteği ile halkımızın sessiz rızası sonucu yapılan darbeler Türkiye'nin yoksullaşmasına, yozlaşmasına, gerici güçlerin egemen olmasına sebep olmuştur. Toplumun yaşanan gelişmelere karşı duyarsızlığı 12 Eylül'de siyasetin toplumdan, üniversiteden, gençlerden ve sendikalardan yasaklanıp koparılmasıyla meydana geldi.Ait olduğu çevreye yabancılaşan kitle seçimden seçime bu demokrasi oyununa miting alanlarında ve sandıklarda katılarak devre dışılığına devam ediyor. Siyasi partiler liderlerin kişisel görüşlerini tüm teşkilatlarına ve halka dayattığı güdük demokrasinin üsleri halinde. TBMM çatısı altında kahvehane düzeyinde tartışmalar yapılıyorsa yaşanan seviyesizliğin askeri darbelerden ari olduğu savunulamaz.Katılımsız siyaset , 1940'lı yılların gizli oy, açık tasnif demokrasisine benziyor.
Bu kez dünya çapında olan bir ekonomik kriz yaşanıyor. Sermaye-emek çelişkisinin ulaştığı son nokta muhafazakarlaşmak olacak ne yazık ki. Yabancılar, işçiler, farklı düşüncedekiler, farklı ırk ya da dinden insanlar toplumun geri kalanından dışlanacak, onlara saldırılacak, nefes almalarına engel olunacak bana kalırsa.Türkiye'de de faşizmin ayak sesleri o kadar yakın,bu sesi duymayan gözünü kışlalardan başbakanlığa çevirse iyi eder.
25 Haziran 2009 Perşembe
Askerden Yanıt ve Cemaat'in Rolü
Genelkurmay Askeri Savcılığı, Taraf Gazetesi'nce Albay Dursun Çiçek tarafından yazıldığı öne sürülen "İrtica ile Mücadele Belgesi" nin Genelkurmay'da hazırlanmadığını öne sürerek konu ile ilgili takipsizlik kararı verdi. İddia edilen belge kim tarafından yazıldı, cevap yok. Senaryo üretmek dışında herhangi bir olanak da yok. TSK üzerine düşen "Darbeci-Cunta Üreten Odak" sıfatını ikircikli açıklamalar yardımıyla silemez. Orduyu savunmak benim işim değil ama asker bu meyanda birilerinin eliyle kendini savunamaz hale getiriliyor. Askeri Savcılığın kamuoyuna doyurucu bir açıklamada bulunamaması da maalesef Silahlı Kuvvetleri zan altında bırakıyor. Dosya şimdilik Ergenekon Davası'nın savcılarının sütüne emanet edilmiş durumda.Şu anda Askerin tek derdi Taraf'ın bu belgeyi nasıl elde ettiği olsa gerek.
Cumhuriyet'in kurucu değerlerine karşıtlığı su götürmez olan bir Cemaat bu toz duman arasında yayın organı Zaman Gazetesi ile bir haber yayımladı. Haberde iki general arasındaki telefon konuşmalarına atfen 27-05-2009 tarihinde Hakkari-Çukurca'da 6 askerin şehit olduğu mayınlı saldırının sebebini Tuğgeneral Z.E.'nin bizzat döşediği mayınlar olduğu öne sürülüyor. Sadece bu veya buna benzer haberlerde Hükümet ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki organik bağ deşifre edilmiyor, AKP ve yandaş medyasının TV-internet-basılı kitle iletişim araçları yardımıyla TSK aleyhinde hava oluştururarak, geride kalması gereken 28 Şubat Süreci'nin intikamını almaya çalıştıkları ortaya çıkıyor.
Tarihimizin asri davası ilerici-gerici çekişmesi psikolojik savaş yöntemleri, çakma belgeler, Taraf ya da Zaman gibi iç veya dış istihbarat unsurlarına çalışan basın yayın organlarıyla, yeminli kalemşörlerle... kendi mecrasında akıyor.
Sorunun özünde demokrasi mücadelesi değil, üretim araçlarının el değiştirmesi yatıyor. İktidara yakın Anadolu Sermayesinin İstanbul Dükalığı ile pastayı paylaşım kavgasında daha önde yer almanın tüm yollarını kullanıyor. Ortadoğu ve tüm Dünya yeniden şekillenirken uydurma bir belge ile demokrasi havarisi kesilmek bize çarpık bir bakış açısından başka bir şey veremez. Kesin olan şey ise bu davada taraf tutmadan herhangi bir aşamaya gelinemeyeceğidir. Güvendiğim tek husus Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'nin asker ya da sivil sütü bozuk tiplerin eylemleri , küresel güç odaklarının kötücül senaryolarıyla yıkılamayacak kadar sağlam olduğudur. Bilginize...
Cumhuriyet'in kurucu değerlerine karşıtlığı su götürmez olan bir Cemaat bu toz duman arasında yayın organı Zaman Gazetesi ile bir haber yayımladı. Haberde iki general arasındaki telefon konuşmalarına atfen 27-05-2009 tarihinde Hakkari-Çukurca'da 6 askerin şehit olduğu mayınlı saldırının sebebini Tuğgeneral Z.E.'nin bizzat döşediği mayınlar olduğu öne sürülüyor. Sadece bu veya buna benzer haberlerde Hükümet ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki organik bağ deşifre edilmiyor, AKP ve yandaş medyasının TV-internet-basılı kitle iletişim araçları yardımıyla TSK aleyhinde hava oluştururarak, geride kalması gereken 28 Şubat Süreci'nin intikamını almaya çalıştıkları ortaya çıkıyor.
Tarihimizin asri davası ilerici-gerici çekişmesi psikolojik savaş yöntemleri, çakma belgeler, Taraf ya da Zaman gibi iç veya dış istihbarat unsurlarına çalışan basın yayın organlarıyla, yeminli kalemşörlerle... kendi mecrasında akıyor.
Sorunun özünde demokrasi mücadelesi değil, üretim araçlarının el değiştirmesi yatıyor. İktidara yakın Anadolu Sermayesinin İstanbul Dükalığı ile pastayı paylaşım kavgasında daha önde yer almanın tüm yollarını kullanıyor. Ortadoğu ve tüm Dünya yeniden şekillenirken uydurma bir belge ile demokrasi havarisi kesilmek bize çarpık bir bakış açısından başka bir şey veremez. Kesin olan şey ise bu davada taraf tutmadan herhangi bir aşamaya gelinemeyeceğidir. Güvendiğim tek husus Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'nin asker ya da sivil sütü bozuk tiplerin eylemleri , küresel güç odaklarının kötücül senaryolarıyla yıkılamayacak kadar sağlam olduğudur. Bilginize...
Etiketler:
AKP,
Darbe,
Genelkurmay,
Gülen Cemaati,
Taraf
24 Haziran 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)