Darbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Darbe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Haziran 2009 Cumartesi

Bir Demokrat Var Benden İçeri...

Gücü elinde tutanın güçsüzü umarsızca ezdiği toprakların insanlarıyız.Haksızlığı hayatımızın en yeminli düsturu yapmışız evelallah.Şimdiyse en haki renkli giysilerimizin üzerine mevsimlik demokratlığımızı giyindik ki ya Rabbim tadından yenmiyor.Başımızı çevirip bakarsak faili meçhul cinayetler işlenirken, gözaltında kayıplar yaşanırken, işkenceyle canlar alınırken hepimiz neredeydi? Ekranlarda basbas bağıran tatlı su demokratları tüm bunlar yaşanırken neredeydiler? Şaşırmamak lazım onlar dinci hamilerinin kucaklarına yerleşirken arsızca arkadaşlarını satabilen kalemşörler.Parayı veren onları kullanır, satılık kalemlerini menfaat temin ettikleri herkese sunarlar.Açlık onların ruhuna yerleşmiştir ve kişilikleri tek kullanımlık prezervatiftir.

Şimdi darbe tartışmaları, Ergenekon süreci ya da Belge saptırmaları esnasında yaşanacaklar neler olabilir? Birbirini gammazlayanlar, gerçek ya da sahte belge ticareti yapanlar, dostuna sırtını dönenler olacak bundan eminim.Bizler de gözlerimizin önünde yaşananları görmezden geleceğiz . İnsanın atası maymun nasıl olsa,oysa saysan üç maymun kadar etmez bizim cesaretimiz.Vicdanımıza sığdırdığımız daha nice geçici 15. madde var ki say say biteremem. Cesur, dürüst, Mustafa Kemal tarafında olan, bağımsız, kim varsa küstürdük, öldürdük, hapse attık...

Silahlı Kuvvetler içinde darbe taraftarı olan subaylar her zaman vardı, bu gerçek. Onlardan daha fazlası toplumda potansiyel olarak mevcut, esas tehlikeli gerçek bence bu.Kenan Evren'in intihar etmesi Erdal Eren'i geri getirecek mi? Faik Türün'ün mezarını kazısak Deniz Gezmiş o tertemiz gözleriyle uyanacak mı? Salim Başol'u tutuklasak Adnan Menderes Yassıada'dan son seferle geri mi gelecek? Olmayacak dua oysa benimkisi.

Bize lazım olan demokrasinin asgarisi, askerisi ya da azamisi değil, vatandaşına değer vereni. Halkını müttefikleri için ezmeyeni, zenginleriyle el ele verip soymayanı, evinden çocuklarının yanından alıp kaybetmeyeni...Azla yetinen elindekini de yitirir.

26 Haziran 2009 Cuma

Krizler ve Darbeler...

Darbe dönemlerine baktığımızda müdahale öncesi ve sonrası üretim araçlarına sahip olma konusunda ciddi değişiklikler gözleniyor. Ekonomik krizlerle birlikjte askeri darbelerin yaşanması tesadüf değil elbette. 1958 yılında yapılan devalüasyon 27 Mayıs'ı, keza IMF ile 1970 Ağustos ayı içinde yapılan anlaşma 12 Mart Muhtırasını, 24 Ocak 1980 Kararları ise 12 Eylül Askeri Darbesi'ni tetikleyen ekonomik altyapıyı hazırlamıştır. Sermaye yapılan her darbede biraz daha güçlenmiş, buna karşılık orta ve alt sınıfların yaşam standartları düşmeye devam etmiştir.

Bu süre zarfında sosyal gelişmenin önü ekonomik gelişmeye engel olunarak durduruldu. Özgür bir anayasa rafa kaldırıldı, sendikal haklar çalışma barışı denilerek hadım edildi.Eğitim, sağlık, vergi, savunma politikaları çağdaş dünyanın gerisinde tutuldu. Zamanla anlaşılıyor ki ABD ve müttefiklerinin desteği ile halkımızın sessiz rızası sonucu yapılan darbeler Türkiye'nin yoksullaşmasına, yozlaşmasına, gerici güçlerin egemen olmasına sebep olmuştur. Toplumun yaşanan gelişmelere karşı duyarsızlığı 12 Eylül'de siyasetin toplumdan, üniversiteden, gençlerden ve sendikalardan yasaklanıp koparılmasıyla meydana geldi.Ait olduğu çevreye yabancılaşan kitle seçimden seçime bu demokrasi oyununa miting alanlarında ve sandıklarda katılarak devre dışılığına devam ediyor. Siyasi partiler liderlerin kişisel görüşlerini tüm teşkilatlarına ve halka dayattığı güdük demokrasinin üsleri halinde. TBMM çatısı altında kahvehane düzeyinde tartışmalar yapılıyorsa yaşanan seviyesizliğin askeri darbelerden ari olduğu savunulamaz.Katılımsız siyaset , 1940'lı yılların gizli oy, açık tasnif demokrasisine benziyor.

Bu kez dünya çapında olan bir ekonomik kriz yaşanıyor. Sermaye-emek çelişkisinin ulaştığı son nokta muhafazakarlaşmak olacak ne yazık ki. Yabancılar, işçiler, farklı düşüncedekiler, farklı ırk ya da dinden insanlar toplumun geri kalanından dışlanacak, onlara saldırılacak, nefes almalarına engel olunacak bana kalırsa.Türkiye'de de faşizmin ayak sesleri o kadar yakın,bu sesi duymayan gözünü kışlalardan başbakanlığa çevirse iyi eder.

25 Haziran 2009 Perşembe

Askerden Yanıt ve Cemaat'in Rolü

Genelkurmay Askeri Savcılığı, Taraf Gazetesi'nce Albay Dursun Çiçek tarafından yazıldığı öne sürülen "İrtica ile Mücadele Belgesi" nin Genelkurmay'da hazırlanmadığını öne sürerek konu ile ilgili takipsizlik kararı verdi. İddia edilen belge kim tarafından yazıldı, cevap yok. Senaryo üretmek dışında herhangi bir olanak da yok. TSK üzerine düşen "Darbeci-Cunta Üreten Odak" sıfatını ikircikli açıklamalar yardımıyla silemez. Orduyu savunmak benim işim değil ama asker bu meyanda birilerinin eliyle kendini savunamaz hale getiriliyor. Askeri Savcılığın kamuoyuna doyurucu bir açıklamada bulunamaması da maalesef Silahlı Kuvvetleri zan altında bırakıyor. Dosya şimdilik Ergenekon Davası'nın savcılarının sütüne emanet edilmiş durumda.Şu anda Askerin tek derdi Taraf'ın bu belgeyi nasıl elde ettiği olsa gerek.

Cumhuriyet'in kurucu değerlerine karşıtlığı su götürmez olan bir Cemaat bu toz duman arasında yayın organı Zaman Gazetesi ile bir haber yayımladı. Haberde iki general arasındaki telefon konuşmalarına atfen 27-05-2009 tarihinde Hakkari-Çukurca'da 6 askerin şehit olduğu mayınlı saldırının sebebini Tuğgeneral Z.E.'nin bizzat döşediği mayınlar olduğu öne sürülüyor. Sadece bu veya buna benzer haberlerde Hükümet ile Fethullah Gülen Cemaati arasındaki organik bağ deşifre edilmiyor, AKP ve yandaş medyasının TV-internet-basılı kitle iletişim araçları yardımıyla TSK aleyhinde hava oluştururarak, geride kalması gereken 28 Şubat Süreci'nin intikamını almaya çalıştıkları ortaya çıkıyor.

Tarihimizin asri davası ilerici-gerici çekişmesi psikolojik savaş yöntemleri, çakma belgeler, Taraf ya da Zaman gibi iç veya dış istihbarat unsurlarına çalışan basın yayın organlarıyla, yeminli kalemşörlerle... kendi mecrasında akıyor.

Sorunun özünde demokrasi mücadelesi değil, üretim araçlarının el değiştirmesi yatıyor. İktidara yakın Anadolu Sermayesinin İstanbul Dükalığı ile pastayı paylaşım kavgasında daha önde yer almanın tüm yollarını kullanıyor. Ortadoğu ve tüm Dünya yeniden şekillenirken uydurma bir belge ile demokrasi havarisi kesilmek bize çarpık bir bakış açısından başka bir şey veremez. Kesin olan şey ise bu davada taraf tutmadan herhangi bir aşamaya gelinemeyeceğidir. Güvendiğim tek husus Mustafa Kemal'in Cumhuriyeti'nin asker ya da sivil sütü bozuk tiplerin eylemleri , küresel güç odaklarının kötücül senaryolarıyla yıkılamayacak kadar sağlam olduğudur. Bilginize...

20 Haziran 2009 Cumartesi

Dünya Değişirken...

Taraf Gazetesi'nin geçen haftaki haberi ile gündemimiz kıyasıya değişti. Diğer önemli gelişmeler geri planda kaldı veya bırakıldı. Gerçek olup olmadığı kanıtlanamayan bir belge üzerinden darbe, demokrasi ya da siyaset tartışmaları yapmak anlamsız kalıyor bana kalırsa. 10 sene sonra geriye dönüp baktığımızda zamanımızı,enerjimizi, kaynaklarımızı vb. ne kadar gereksiz konulara harcamış olduğumuzu acı bir şekilde hatırlayacağız, tabii hatırlamak istersek. Merak ediyorum Türkiye'de demokrasi önündeki yegane engel TSK ve onu gönüllü destekçileri mi? Sıkıştığımızda askerlere gelin, daha ne duruyorsunuz diyenler biz değil miydik? Kimse üzerine almaz, anımsamak istemez o günleri. Biz sadece gündüz gözüyle kötü rüya görüyoruz.

Ekonomik demokrasi yaşanmıyor ülkemizde,zengin ve yoksul arasındaki uçurum giderek açılıyor.Gelir dağılımını daha adil nasıl yaparız sorusu yıllarca cevapsız bırakıldı.Türkiye'de liberalizm çarpık bir biçimde uygulanıyor, Küreselleşme ülkeye refah değil, sefalet getiriyor ne zamandır. Ekonominin dayandığı ilkeler rekabet, girişimcilik, verimlilik , yenileşme ya da üretim değil, rant paylaşımı, ağır işleyen bürokrasi, iş piyasası katılığı, eğitimsizlik, fiyatların pahalılığı gibi bize özgü haller.

Özgür siyaset şeffaflık, hesap verilebilirlik,halka açıklık,yenilikleri takip etme gibi unsurlardan oluşuyor bana kalırsa. Ekonomik altyapının dayandığı kriterler ne kadar halka yakın olursa siyaset bizde de parti politikaları ya da lider kaprislerinden ibaret kalmaz. Önümüzde 25 yıldır askere havale edilen bir Doğu Sorunu var. Kürtlere kızarak, köy yakarak, çete kurararak, çocukları hapse atarak çözülmez bu sorun.

Dünya'yı yeniden şekillendiren borç krizi bizi dışarıda bırakmayacak.Ortadoğu siyasi haritası bir daha çizilirken Türkiye kendi yönünü kutuplar arasından bir tanesini tercih etmek zorunluluğunda kalarak tespit edemez.Çok kutuplu uluslararası siyaset 21. yüzyılın 20. yüzyıldan çok daha fazla çatışma ve savaş içereceğini ortaya koydu. Doğal kaynaklara ulaşım, dini ve etnik kırılmalar, birbirine düşman halklar, açlık, hastalıklar gelecek resmi kanla bulayacak ne yazık ki. Daha özgür Dünya, daha özgür Türkiye çağdaş sol politikalar ile kurulabilir.Bu gidişle muhafazakarlık yaparak açlığa ve çatışmaya talim edeceğiz.Üretilen gelir herkese yeter , yeter ki adil paylaşmaya razı sınıflar ve bu sınıfların sesini duyan demokrat siyasetçiler olsun.

18 Haziran 2009 Perşembe

Siyasette Taraf Darbesi...

Asker ile hükümet arasındaki bilek güreşi muhalefetin devreye girmesiyle artık körebeye dönüşmüş durumda. Ordu içersinde darbe meraklısı unsurların varlığı herkesin bildiği bir sır, Taraf Gazetesi'ne Genelkurmay'daki yeni cunta haberi servisini yapanlar kuşkusuz bu gerçeğin de farkında. İzninizle biraz paranoyak olmak istiyorum, çatışmanın arka planında istihbarat örgütlerinin hakimiyet mücadelesi olmasın sakın? Gizli elleri yeniden harekete geçiren sizce ne olabilir ? Ergenekon Davası boyunca MİT'in adını ne kadar duydunuz? Tuncay Güney'i güvenli evlerde saklayan kim? Kanımca Aydınlık tipi bir gazete olan, yaptığı kışkırtıcı haberlerle adını duyuran Taraf kimin kullandığını bilemediğim bir maşa.Gene patolojime sığınıyorum ; Gazete'nin sahibi Alkım Yayınları, Genel Yayın Yönetmeni bildiğim kadarıyla Yasemin Çongar-Milliyet'in eski Washington Temsilcisi- sevdiğim yazarlardan Ahmet Altan'da kadroda. Asker kaynaklı atlatma haberlerini iç veya dış istihbarat unsurlarından aldıkları Darbe Belgesi'nin varlığı kadar açık.Bu sebeple Taraf'ın tarafsızlığından şüpheliyim.

Siyasi iktidarlar çalkantılı dönemlerde istihbarat örgütlerini halka ve muhalefete karşı kullandı. Dış ve iç istihbarat unsurları her zaman ajandalarında hassas bölgeleri içeren çok taraflı yeni senaryolar barındırırlar. Dünya, yepyeni ve çok kutuplu bir düzene giderken Ortadoğu'da tesbih tanesi gibi ülkeler iç savaş ya da çok taraflı kışkırtmalar yaşamakta:İran, Pakistan, Afganistan, Irak, Lübnan, umarım olmaz ama yakında da Türkiye var...

Üretmeyen ve daralan ekonomimiz, siyasi hayatı darbe iklimine kolaylıkla sokuyor. Ankara'da taşlar yerinden oynarken askeri demokrasimiz asgari müştereklerde anlaşamayan TARAF'ların komplo planlarına daha ne kadar tahammül edebilir?

17 Haziran 2009 Çarşamba

Faşizmden Daha Vahimi Olur mu?

AKP ve Fethullah Gülen ile ilgili Genelkurmayca hazırlandığı iddia edilen belgeler "vehamet" tartışmasını da beraberinde getirdi. Dün, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı 80 dakika başbaşa görüşürken bu kelime çerçevesinde fikir yürüttükleri öne sürülebilir. Önümüzdeki yaz ayları boyunca en ufak gerilimle birlikte siyasi kargaşaların yaşanacağı o kadar açık ki bunu görmemek için sağduyu özürlü olmak gerekir. Darbe yanlısı güçler her zaman olacak ülkemizde ama yönetemeyen siyaset, kriz ekonomisinin sosyal hayata düşen izdüşümü bana kalırsa.Dünya ekonomisini altüst eden kriz herşeyi yeniden şekillendirirken Türkiye bu değişim dalgasının dışında kalmayacak. Rant ekonomisinden paylaşım ekonomisine, aşiret değerlerinden çağdaş değerlere doğru yola çıkmadığımız sürece kaos hep bizim yanımızda olacak.

TBMM'de 300 den fazla milletvekili ile temsil edilen AKP, tek adam partisi olmasından kaynaklanan boşluğu dolduramıyor. Ülkemizin siyasi partileri güçlü isimlerin yönettiği kanarya seven dernekleri statüsünden kurtarılmalı ve liderlerimiz Atatürk gibi olma heveslerinden bir an önce vazgeçmeliler. Benzemeye çalıştıkları Mustafa Kemal'den ziyade Franco, Salazar ya da Musollini'leri andırıyorlar. 21. yüzyılda bu isimleri konuşmak çok acı. Ancak faşizm, üretim ekonomisinin olmadığı geri kalmış toplumların yaşam içececiği, AKP ise bu yapının yerel/küresel temsilcisi bana kalırsa. Örgütsel değil de bireysel terörizmin daha fazla yaşandığı ülkemizde faşizmin ayak seslerini işitmiyorsanız durum gerçekten vahim.