Türkiye'de işsiz sayısı, çalışabilir nüfusun yarısını oluşturan istihdama katılanların %15'lik kısmına karşılık geliyor.4 milyon kişiye yaklaşan bu sayıya gizli işsizler katıldığında 7 milyonluk bir kitle elde edilir.Bu kişiler, işi olmayan ya da işi olup verimliliğe, üretime katkısı olmayan insanlar.Amatör işi toplama ve çıkarmaya devam edelim:2008 yılının milli gelirinden A SES (Sosyo-Ekonomik Statü) diliminin aldığı pay tüm pastanın yarısı ve bu rakam 400 milyar dolara yakın.D ve E SES diliminin payı ise %5 ila 7 arasında değişiyor. Üstelik 72 milyon kabul edilen Türkiye nüfusundan zengin kesim olarak adlandırılan 15 milyon kişinin tümü üst gelir grubuna (creme dela creme) dahil değil. Benim bahsettiğim yurtiçi ve yurtdışı bankalarda 1 milyon liranın üzerinde nakit ya da gayrinakit varlığa sahip olan insanlar.Kaldı mı size aileleriyle birlikte topu topu 100 bin kişi.Kimseyi kimseye gammazladığım yok ve nasıl anlaşılırsa anlaşılsın, burada rakamlar konuşuyor.
Biz neyin kavgasını yapıyoruz? Tüm yaşanan çatışmalar pastayı adil paylaşmak ya da paylaşmamak ile ilgili bana kalırsa.Gelir düzeyi düştükçe daha kötü eğitim, sağlık ve adalet hizmetleri önümüze diziliyor.Üstelik bozuk giden dengeler küresel krizle daha da bozulmuştur. Fakirlikte adaleti sağlayan AKP iktidarı açılımlarına sefalet düzeyine düşürdüğü yaklaşık 30 milyonluk kitleden başlasa varlık sebebini borçlu olduğu halka iyilik etmiş olur.Yoksa krizle gelen krizle mi gidecek?
Türkiye, adım adım kara para geliri ve kayıtdışı ekonomiye kaderini bağlamış, Duyun-u Umumiye türü kuruluşlardan aldığı desteklerle iç ve dış borçlarını çevirmeye çalışan bir ülke haline getirilmiştir.Rakamlar ve zaman gösteriyor RTE ekonomisi kimlerden yanadır. Unutmayalım, tepkilerimiz kadar var oluruz.Bize karşı olanların en büyük silahları ise sonradan edinilmiş korkularımızdır...
5 Eylül 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder