Irak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Irak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Irak Bölünüyor, Biz Ortaklık Derdindeyiz...

ABD, 2011 yılına kadar Irak'tan çekilme kaygısı taşırken,kimilerince Türkiye doğan boşluğu doldurabilecek bir bölgesel güç olarak görülüyor.Kürt Açılımı'nın yankı bulduğu son günlerde Irak'a Dışişleri Bakanı ile Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı tarafından yapılan ziyarette karşılıklı çıkara dayalı stratejik ortaklık amacı güdüldüğü dile getirildi.Irak'a ziyaret gayesiyle bize yabancı kalan geleneklere, tarihsel arka plana, siyasi ve sosyal yapıya sahip komşumuzla ağırlaşan hatta kanayan yaralara pansuman vurma gayreti görülüyor.

Salt ekonomik çıkar kaygısıyla komşumuza yaklaşmak reel dış politik hesaptan öte öngörüsüzlüktür.Üstelik Irak, siyasi birliği konusunda tereddütler duyulan, kamu yönetiminde Sünni-Şii ya da Arap-Kürt-Türkmen gibi birbirine zıt unsurlar taşıyan, anayasasını federal yapıya dayandırmış, sınırları belirsiz ,ABD'ye her açıdan bağımlı bir devlet.PKK konusu, Kerkük ve Türkmen problemi bizle Irak'ı yakın zamanda karşı karşıya getirebilir. 2010 yılında yapılacak Genel Seçimler sonrası kıyamet kopmasa bile çatışma ihtimali yükselecek.Süreç boyunca iç güvenlik ciddi biçimde tehdit altında kalacak. Olası Arap-Kürt ya da Kürt-Türkmen savaşı sınırlarımıza yeni bir göç dalgası getirebilir. Bölgedeki karışıklıktan en fazla faydalanacak olan güç ise PKK olacak gibi görünüyor. Bu sayede yaşam alanını genişletecek.Örgütün iplerini elinde tutan Barzani-Talabani ve ABD için zayıf bir Irak, güçlü ve birleşik bir Irak'tan daha güvenilir bir müttefik.Aynı strateji Türkiye için de geçerli görünüyor.

Ümmetçilik ideolojisine dayalı dış politik adımlarla çok kutuplu dünyanın gerçekleri örtüşmüyor. Etnik ve dini unsurların moral değerler olarak, elle tutulur çıkarlar kadar etkili olduğu günümüz diplomatik arenasında bu düşünceyi hayata geçirmek yerel dengeleri bozarak din savaşlarına gidecek kadar bağnazlığa yol açabiliyor. Mustafa Kemal'in gerçekçi, dengeli, aktif ve barışçı dış politikasına geri dönsek fena olmaz bana kalırsa. ABD kaynaklı haritalar bizlere bölünmüş bir Irak'a benzer bir Türkiye vaat ediyor. Sarsılan benlik bilincimizi herkes için demokratik hakları geliştirerek ulaşabiliriz. Kendi güvenliğini sağlayamayanlardan fayda beklemek ise tek kelime ile şaşkınlıktır.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Bağdat-Ankara Arası Milli Strateji

İç politika, ülkelerin dış politikasını genel düzeyde etkiler ve şekillendirir, dış politikanın ülke siyasetlerini belirlediği örnekler sınırlı ama çarpıcıdır. Kıbrıs , bizim için bu konuda en önemli örnek olarak sayılabilir. Hükümetler devlet stratejilerini diplomasi aracılığı ile uzun vadeli planlar halinde düzenleyip, üzerinde değişiklikler yapmak kaydıyla uygulamaya koyarlar. Güç dengesinin- reel politikanın diplomaside anlamı karşılıklı çıkar ilişkileri ve milli menfaatlerdir. Tüm bu anlatılanlar ciddi devletlerin milli bir stratejiye sahip olduğunu gösterir. Türkiye, uluslararası arenada ne zamandır stratejisiz taktik manevralara kalkışmakta ve hemen hemen hepsinde başarısızlığa uğramaktadır. Bu durumun başlıca sebepleri arasında hükümetin tabuları yıkıyoruz diye Cumhuriyet Dönemi boyunca süregelen geleneği yıkması, kendi çıkarlarını ülke çıkarlarından öne alması gibi nedenler sıralanabilir.

2010 yılının Ocak ayında Irak Genel Seçimleri yapılacak. Meşruiyeti tartışmalı olan iki Kürt asıllı isim Talabani ve Zebari koltuklarını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya. Kuzey Irak Yönetimi' ni birinci derecede endişelendiren ABD askerlerinin çekilmesi ise bir diğeri merkezi yönetimde söz sahibi olan kendilerine yakın siyasetçilerin yerini Şii-Sünni olan ama Arap asıllı yenilerinin alması riski. Kerkük petrollerinden istedikleri payı alamayan Özerk Kürt Yönetimi , sırtını bir süreliğine Türkiye'ye dayama amaçlı bir taktik içinde. Son Kürt Açılımı Irak'ın mevcut durumu göz önüne alındığında daha bir anlam kazanıyor. 25 Temmuz Yerel Seçimleri 3 önemli vilayette yapılan oylama KDP-KYB ikilisinin karşısına yine kayda değer muhalefetin çıkmayacağını gösterir işaretler içeriyor.

Bağımsızlıklarını dış destekle kazanan halklar ne yazık ki destek aldıkları ülkelerin piyonu olmaktan öteye gidememişlerdir. Kürt liderler , emperyalizmin maşası olmakla kendi halklarına ihanet etmekle kalmayıp , çevre ülkelere terörü koz olarak kullanan siyaset esnaflığını kimliğini de edinmişlerdir. Bizim kırmızı pasaport verip , el üstünde tuttuğumuz Barzani, Talabani gibi tipler bayrağımızı yaktırma cüretinde bile bulunmuşlardır. Türkiye'ye düşmanlık edip, sonra ona muhtaç olan kişilikten yoksun müsvedde isimlerdir bunlar.

Şimdi Kürt açılımının menşei belli oldu.Irak düzeyinde Barzani-Talabani odaklı oynanan oyuna karşılık, topraklarımızda DTP-PKK oyunu Kürt Açılımı olarak hükümet tarafından maya tutmaya çalışılıyor. Bu süreçte CSIS gibi düşünce kuruluşlarının sözde haritaları yeniden masaya yatırılıyor,ağzımıza bir parmak bal çalınarak biz dahil bölge ülkelerinin sınırları emperyalizmin isteklerine göre yeniden belirleniyor. Önümüzdeki seçenekler sınırlı. Hükümetin tercihleri ise tereddüt dolu ve milli menfaatlerden uzak. Karanlıkta ıslık çalmak bu olsa gerek...

23 Haziran 2009 Salı

Irak'ın Geleceği...

Ortadoğu'da karışıklık zaten had safhadaydı şimdi buna İran'ı da ekleyebiliriz. Ancak yazı konumuz Irak. Geçen hafta Kerkük'te, Türkmen kasabası Tuzhurmatu'da bombalı intihar eylemi sonucu 72 kişi öldü. Türkiye için acilen istikrara kavuşması gereken bölge kesinlikle burası. Sebepler arasında PKK'nın o karışıklıktan faydalanıp yaşam alanı bulması, Özerk Kürt Yönetimi'nin bağımsızlaşma yolundaki ısrarlı adımları, ABD'nin işgalle birlikte Irak'ı üs bölgesi olarak kullanması, giderek açığa çıkan Şii-Sünni,Arap-Kürt-Türkmen bölünmesi ve buna bağlı olarak büyüyen iç savaş tehlikesi, İran'ın artan etkisi sayılabilir.

Güçlerin Statüsü Anlaşması sonucu ABD 2011 yılına kadar Irak'ı terkedecek . Bu çekilmenin doğal sonucu olarak artan güvenlik açığı dış müdahalelere daha uygun bir ortam sağlayacak ülkede. Bereketli hilalin talihsiz halkı Saddam Hüseyin dönemini de aşan katliamlarla karşı karşıya kalabilir. Milyonlarca ölü, mülteci, yaralı ve sakat, ailesiz çocuklar ile zaten mahvolmuş bir ülke portresi çiziyor. O kadar çok bilinmez arasında Irak patlayacak bir bomba durumunda.

Dış politikamız 11 Eylül sonrası meydana çıkan GOP'un karşısında fazla varlık gösteremediyse de TBMM'de 1 Mart tezkeresine red cevabı bizi gireceğimiz bataklıktan korudu. Bu süre zarfında kırmızı çizgilerimiz: Irak'ın bölünmesini engellemek, Türkmenlere karşı düşmanca davranışları önlemek, ABD'nin bir an önce ülkeyi terketmesini sağlamak olarak özetlenebilir. Her ne kadar ekonomik ilişkiler kurulup geliştirilse bile ilerde parçalanmış bir Irak'la karşı karşıya kalabiliriz. Ülkeyi bir arada tutmak amacıyla eski düşmanlarını yeni bir düşman olarak gösterip tekrar İran'a saldırtabilirler. Küresel güçlerin şapkasından daha ne kanlı tavşanlar çıkacak kimbilir?