Hükümet, SSK emeklisine %1.83 oranında zammı reva gördü.Koç Holding'in 2008 yılı cirosu ise 44 milyar dolardan fazla olmuş.Ne alakası var demeyin, Koç Topluluğu'nun kendi rekorunu her sene kırma başarısı neyin göstergesidir sizce? Kaldığımız yerden devam edip bir rakam daha vereyim , son bir senede sigortalı çalışan sayısı 1.2 milyon kişi azalmış. Sadece tekstil sektöründe iş gücü kaybı 200 bin kişi. Vergi indirimleri ertelenmiş talebi öne alırken, dar gelirlilerin kan kaybı hızla artıyor.Bağ Kur emeklilerinin durumu daha da içler acısı.Yokluğun getirdiği yozlaşma toplumun tüm katmanlarına sızmış durumda, bu da krizin başka cephesi.
Halkın en zengin kesimi toplam gelirin kabaca yarısını alıyor, en fakir kesimi ise %5-7 arasında bir oranla refahtan pay almaya çalışıyor. Zenginleri seven iktidarımız fakirlere bedava kömür, alışveriş çeki, beyaz eşya vererek açız nidalarını boğmaya çalışırken, işsizliğe çare bulamayınca kiralık işçi yasasına sığınır oldu.İşverenler de menfaatleri gereği adı geçen yasadan yana tavır koyuyorlar.İş barışını bozmak için bu yasadan daha iyi bir uygulama bulunamaz bana kalırsa.Ücret sendikacılığının en güzel örneklerini veren devlet sendikası Türk-İş %2'lik zam farkına tav oldu. Hak-İş de güdümlü sendikacılığın güzide temsilcilerinden. Kala kala bilinçli tek işçi örgütü olarak DİSK kaldı, o da tek başına ne yapabilir?
Türkiye'ye gözle görülür biçimde faşizm geliyor. Alperen Ocakları, MHP ve Ülkü Ocakları, tarikatler ya da cemaatler sivil toplumun örgütlü baskı gruplarının yerine ırk, din veya mezhep bağlarını öne çıkarıp töre toplumlarının geleneklerini yaşatıyorlar. AKP ve öncülleri, yaratılan gelirin enflasyon vasıtasıyla varlıklı kesimlere aktarılmasının siyasi temsilcileri oldular, iş dünyasının temsilcileri olarak TÜSİAD, DEİK, TİSK gibi kuruluşlar sayılabilir. Yukarıda bahsi geçen tehlikenin kaynağı 60 yıldır uygulanan sağ politikalardır.Faşizmin temel gıdası savaş, ekonomik ya da siyasi krizler olarak kabul edilirse, şu anda ülkemizde bu öğelerden yeterince var. Toplumsal cinneti yaşamak için geri saymaya başlayalım.
13 Temmuz 2009 Pazartesi
12 Temmuz 2009 Pazar
10 Temmuz 2009 Cuma
Kiralık Emek Yasası Veto Edildi..
Güven, hayatın devamı bakımından en önemli unsur. Krizler bu anlamda güvenin dibe vurduğu, belirsizliklerin zirve yaptığı dönemleri teşkil ediyor. Ülkemizde ekonomik daralma, siyasi istikrarsızlığı da beraberinde getirirken, işçi ve işveren arasında güvene dayanan ilişkiler kurulmak isteniyorsa doğru kararların alınıp, uygulanması şart. Yanlış politikalarla dengeli, sağlam bir üretim ekonomisi yaratılamıyor. Cumhurbaşkanı, Özel İstihdam Bürolarına geçici iş bulma konusunda yetki veren yasayı veto etti. Sendikaların da şiddetle karşı çıktığı düzenleme, çalışma barışını bozabileceği gerekçesiyle iade edildi.
Ekonomik terör olarak da adlandırabileceğimiz işsizlik had safhaya varmış durumda.Bu artışın temel nedeni krizin getirdiği üretim ve talep daralmasının yatırımlara ciddi darbe vurmasıdır.Durgunlukla enflasyonun birlikte yaşandığı bir döneme girmişken yaz ayı bittiğinde enflasyonun hızla arttığına şahit olacağız.Merkez Bankası ise borçlanma faizlerini daha da indirecek gibi görünüyor. Bu davranış ekonomik hareketliliği uyarma amaçlı olarak kabul edilirse nereye kadar sürecek? ABD'de olduğu gibi sıfıra kadar çekemeyeceğine göre gelecekte ne beklenebilir?
Başa dönersek,çıkarılmak istenen yasa yanlış düzenlemelerden sadece bir tanesi olacaktı. Emek kesimi açlık sınırında yaşarken sosyal hayat güvenle sürdürülemiyor. Borsa-Faiz-Kur odaklı ufkumuz bizi krizlere gark ediyor, etmeye devam edecek. Hükümet küresel krizi bahane olarak kullanmaktan artık vazgeçmeli. Çalışanların kazanılmış haklarını gaspetmeye çalışarak nereye kadar gidilecek esas sorun bu.
Ekonomik terör olarak da adlandırabileceğimiz işsizlik had safhaya varmış durumda.Bu artışın temel nedeni krizin getirdiği üretim ve talep daralmasının yatırımlara ciddi darbe vurmasıdır.Durgunlukla enflasyonun birlikte yaşandığı bir döneme girmişken yaz ayı bittiğinde enflasyonun hızla arttığına şahit olacağız.Merkez Bankası ise borçlanma faizlerini daha da indirecek gibi görünüyor. Bu davranış ekonomik hareketliliği uyarma amaçlı olarak kabul edilirse nereye kadar sürecek? ABD'de olduğu gibi sıfıra kadar çekemeyeceğine göre gelecekte ne beklenebilir?
Başa dönersek,çıkarılmak istenen yasa yanlış düzenlemelerden sadece bir tanesi olacaktı. Emek kesimi açlık sınırında yaşarken sosyal hayat güvenle sürdürülemiyor. Borsa-Faiz-Kur odaklı ufkumuz bizi krizlere gark ediyor, etmeye devam edecek. Hükümet küresel krizi bahane olarak kullanmaktan artık vazgeçmeli. Çalışanların kazanılmış haklarını gaspetmeye çalışarak nereye kadar gidilecek esas sorun bu.
8 Temmuz 2009 Çarşamba
Açlık ve Asgari Ücret...
Türk-İş'in yaptığı araştırma sonucunda 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 733.00 TL, yoksulluk sınırı ise 2.300.00 TL' olarak açıklandı. 2009 yılının ikinci yarısından itibaren net asgari ücret geçim indirimi dahil haliyle 546.00 lira olacak. Çok para bozdur bozdur harca. Kamu işçileri ile hükümet dün toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma imzaladı, özel sektör çalışanı sefalet ücretine talim etmeye devam edecek. Patronların tek tercihi AKP'deki çürümüşlük bana ANAP'ın son dönemlerini hatırlatıyor. Başbakan'da "Ben zenginleri severim." diyen Turgut Özal'ı.
Düşük ve orta gelirli insanların oylarını alarak iktidara gelenler, koltuklarının banilerine sırtlarını dönmüş durumdalar.2002-2007 boyunca yıllık ortama %7 gibi suni bir şekilde büyüme gerçekleştirdiği öne sürülen Türkiye ekonomisi aslında zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir uçurumunu arttırdı.Kişi başı 10.000 dolar milli gelir hesabı kriz duvarına çarptı.Böyle bir şey de ihtimal dahilinde değil, artan sadece yoksulluk ve açlık...
Kriz dönemlerinin asli unsuru TSK da siyasete dahil olmuş durumda. Nasıl 24 Ocak Kararları'nın ardından 12 Eylül yaşandıysa, puslu dönem siyasetçilerinin fırsat kolladığı bir ara döneme adım atmaktayız. Ekonomide başlayan daralma, siyasete iktidarsızlık getiriyor. Mevcut durumda kimin daha avantajlı hale geleceğini zaman gösterecek.
Düşük ve orta gelirli insanların oylarını alarak iktidara gelenler, koltuklarının banilerine sırtlarını dönmüş durumdalar.2002-2007 boyunca yıllık ortama %7 gibi suni bir şekilde büyüme gerçekleştirdiği öne sürülen Türkiye ekonomisi aslında zengin ve yoksul kesimler arasındaki gelir uçurumunu arttırdı.Kişi başı 10.000 dolar milli gelir hesabı kriz duvarına çarptı.Böyle bir şey de ihtimal dahilinde değil, artan sadece yoksulluk ve açlık...
Kriz dönemlerinin asli unsuru TSK da siyasete dahil olmuş durumda. Nasıl 24 Ocak Kararları'nın ardından 12 Eylül yaşandıysa, puslu dönem siyasetçilerinin fırsat kolladığı bir ara döneme adım atmaktayız. Ekonomide başlayan daralma, siyasete iktidarsızlık getiriyor. Mevcut durumda kimin daha avantajlı hale geleceğini zaman gösterecek.
Etiketler:
AKP,
asgari ücret,
işçi sınıfı,
işsizlik
6 Temmuz 2009 Pazartesi
Kamuya 10 bin 244 Personel Alınacak...
Kamu kesimine ait boş olan kadrolara memur alımı yapılacak. Öğretmen ve kariyer meslek memurları ile bunların dışında kalanlar , Devlet Personel Başkanlığı'na gönderilen listelerde 10 bin 244 kadro ve pozisyon için 6-15 Temmuz 2009 tarihleri arasında ÖSYM vasıtasıyla tercih yapacaklar.
Her yıl aşağı yukarı 1 milyon gence iş bulmak zorundayız. Özel kesimin yatırımlarını askıya aldığı bu dönemde devlet yegane istihdam kapısı olarak yer almakta."Devlete sırtını dayamak" düşüncesi bugünlerde daha da geçerli duruma geldi.Gençlerimiz arasında işsiz kalma korkusu yaşamadan çalışmak fikri itibar görüyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi , kıdem tazminatından kurtulmaya çalışılması, Meclis'ten geçen kölelik yasası gibi işçi karşıtı hükümet politikaları insanları bu korkularında haklı kılıyor. Halka sokağa dökülüp, hakkını aramaktan başka çare bırakılmıyor. Yoktan yonga kopmaz, barışçıl ve yasal gösterilerle meydanlarda güç gösterisinde bulunmak lazım. Ne yazık ki böyle köpüren zamanların can simidi asker, polisin yanında kendi halkına dişini gösterir.Merak ederim ekonomik terör diye bir konu gündemde niye tutulmaz?
Her yıl aşağı yukarı 1 milyon gence iş bulmak zorundayız. Özel kesimin yatırımlarını askıya aldığı bu dönemde devlet yegane istihdam kapısı olarak yer almakta."Devlete sırtını dayamak" düşüncesi bugünlerde daha da geçerli duruma geldi.Gençlerimiz arasında işsiz kalma korkusu yaşamadan çalışmak fikri itibar görüyor. Emeklilik yaşının yükseltilmesi , kıdem tazminatından kurtulmaya çalışılması, Meclis'ten geçen kölelik yasası gibi işçi karşıtı hükümet politikaları insanları bu korkularında haklı kılıyor. Halka sokağa dökülüp, hakkını aramaktan başka çare bırakılmıyor. Yoktan yonga kopmaz, barışçıl ve yasal gösterilerle meydanlarda güç gösterisinde bulunmak lazım. Ne yazık ki böyle köpüren zamanların can simidi asker, polisin yanında kendi halkına dişini gösterir.Merak ederim ekonomik terör diye bir konu gündemde niye tutulmaz?
2 Temmuz 2009 Perşembe
İstihdam Büroları ve Çağdaş Kölelik...
Özel istihdam büroları ile ilgili yeni yasa işsiz insanların sömürülmesine yeni bir boyut katacak. İşveren, istihdam büroları aracılığıyla işçiye karşı hiçbir sorumluluk altına girmeden sözleşme imzalayabilecek. İş sözleşmesi kıdem tazminatı ödemesini de devreden çıkarıyor. Yaşanan toz duman arasında hükümet işsizleri istihdam etmek amacıyla kazanılan haklara darbe vurup, sendikalı çalışma hakkının önünü kesmeyi amaçlıyor. Emek açısından AKP zihniyeti ve özellikle emeği kiralama yetkisini istihdam bürolarına veren bu yasa 12 Eylül zihniyetinin devamı bana kalırsa.İşçinin kaderi patronun iki dudağı arasına bırakılıyor.Tuzla Tersaneleri'nde taşeron firmaların kaza adı altında tanımladığı iş cinayetleri hep bu yanlı ve yanlış tutumlardan kaynaklandı.
Biz işçi haklarının geliştirilmesini AKP'den umma ahmaklığını gösterirken, köleliğin sözleşme ile bağıtlandığı yasal bir tezgahla karşı karşıyayız.Ekonomik kriz ise olanca ağırlığıyla sefaleti derinleştiriyor.İşsizliği önlemek adı altında maaşlı kölelik koşullarını, herşeyi göze almış insanlara dayatmak nasıl bir acımasızlıktır? Kendisine oy veren insanlardan güvencesiz koşullarda çalışmasını talep etmek o insanların onuruna hakaret etmek değil midir? Noter onaylı Abdullah Gül bu kanunu onaylarsa sadece şunu söylemek bana düşer:Kula kulluk etmek, bu sistemi dayatanların zihniyetini göstermekte.
Biz işçi haklarının geliştirilmesini AKP'den umma ahmaklığını gösterirken, köleliğin sözleşme ile bağıtlandığı yasal bir tezgahla karşı karşıyayız.Ekonomik kriz ise olanca ağırlığıyla sefaleti derinleştiriyor.İşsizliği önlemek adı altında maaşlı kölelik koşullarını, herşeyi göze almış insanlara dayatmak nasıl bir acımasızlıktır? Kendisine oy veren insanlardan güvencesiz koşullarda çalışmasını talep etmek o insanların onuruna hakaret etmek değil midir? Noter onaylı Abdullah Gül bu kanunu onaylarsa sadece şunu söylemek bana düşer:Kula kulluk etmek, bu sistemi dayatanların zihniyetini göstermekte.
Etiketler:
AKP,
çalışma hayatı,
emek,
istihdam büroları,
taşeron
Sivas ve Bedelli Askerlik...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Necmettin Bilal Erdoğan 21 günlük bedelli askerliğini tamamlamak amacıyla dün birliğine teslim olmuş. Diğer başbakan, bakan ve milletvekilleri çocukları da vatani hizmetlerini bedelli yapmışlardı, sırada şimdiki Başbakanın oğlu var ne farkeder? Osmanlı'dan beri fakirler askerlik eder, can verir zenginler ise bedel . "Askerimiz fakirdendir" diyerek türküsünü de yakmışız bu gerçeğin... Fakirlik değil mi bu güzel toprakları bize dar eden?
Güneydoğu'da savaşan askerler hakkında "Askerlik yan gelip yatma yeri değil." demişti Recep Tayyip Erdoğan bunu biliyoruz, bilmediğimiz 21 günlük askerliğin yan gelip yatma olup olmadığı. Değilse normal askerler ne yapar bu 15 ay boyunca? Yaşamayan ne olduğunu bilemez askerliğin. Hele G.Doğu'da askerlik yapmanın ne anlama geldiğini... Bilmek isteyen Nadire Mater'in "Mehmet'in Kitabı'nı" okusun, Metis Yayınlarından basılmış bir kitap. Yaşanan iç savaş hakkında gerçekleri görmek isteyenler için başucu kitabı."33 Asker Olayı'nı" bir de saldırıdan sakat kurtulan erden, ilk kaynaktan dinlesin.Dinlesin diyorum, o 42 askerin sesleri kanla, hüzünle,acıyla karışık kulaklarınıza dolacak.Bu acı Sivas'ın acısını bastırır mı işte o bilinmez.
Güneydoğu'da savaşan askerler hakkında "Askerlik yan gelip yatma yeri değil." demişti Recep Tayyip Erdoğan bunu biliyoruz, bilmediğimiz 21 günlük askerliğin yan gelip yatma olup olmadığı. Değilse normal askerler ne yapar bu 15 ay boyunca? Yaşamayan ne olduğunu bilemez askerliğin. Hele G.Doğu'da askerlik yapmanın ne anlama geldiğini... Bilmek isteyen Nadire Mater'in "Mehmet'in Kitabı'nı" okusun, Metis Yayınlarından basılmış bir kitap. Yaşanan iç savaş hakkında gerçekleri görmek isteyenler için başucu kitabı."33 Asker Olayı'nı" bir de saldırıdan sakat kurtulan erden, ilk kaynaktan dinlesin.Dinlesin diyorum, o 42 askerin sesleri kanla, hüzünle,acıyla karışık kulaklarınıza dolacak.Bu acı Sivas'ın acısını bastırır mı işte o bilinmez.
Etiketler:
askerlik,
bedelli,
Mehmet'in Kitabı,
Recep Tayyip Erdoğan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)