13 Haziran 2009 Cumartesi

Başbakan'a Açık Mektup...

Başbakan üslubunun sertliği konusunda TV'de "Dertliyim, dertli !"demiş.... Bu ruh hali devasa problemlerin çözümü yönünde hükümetinin herhangi bir irade koyamadığı, adım atamadığı için olmalı. 2006 yılından itibaren bağıra bağıra gelen ekonomik kriz Dünya'ya ve Türkiye'ye kök söktürmeye başladı. Kapitalizmin olmazsa olmaz kriz üretim mekanizması siyasi yapıyı da etkiliyor. Hükümet çözeceğim dediği hiçbir problemi çözemedi, üstüne üstlük daha da karmaşık hale getirdi.Örnekleri:Kürt Sorunu,Kıbrıs,Ermeni Sorunu... daha sayayım mı?

Esas halk dertli sayın Başbakan! Korumaların arkasına saklanıp halk arasına girme numaralarıyla bizi kandırmayın. Evine ekmek götüremeyen babalar, fabrikada öğlen yemeğinde çıkan eti yemeyip akşam çocuklarına ayıran anneler, açlık çeken emekliler... Sizin basiretsizliğiniz,beceriksizliğiniz, inancınız üzerine çöreklenen yobaz ticaret zekası ülkeyi bu duruma getirdi. Seçim kazanma hırsıyla ekonomik tedbirleri almadınız, kendinizi ve AKP'yi de bitirdiniz bu süreçte. Kirli siyasetin AK temsilcisi olma kaygınız sizi dertli yapıyorsa diyecek bir şey yok. Biz hancıyız, sizler yolcu sayın Başbakan! Bırakıp gitme zamanınız gelip de geçti, ne şanslısınız ki muhalefet sizden beter durumda. Alternatifimiz olmadığını sanmayın sizi buralara getiren güçler işleri bitince istedikleri zaman buradan alır, kenara koyarlar. Siyaset mezarlığının puslu günlerini seven vampirleri çok bizim ülkemizde, ha bir eksik ha bir fazla.

Dünya olduğu gibi kalmayacak sayın Başbakan! Değişim ekonomik altyapıda başladı üstyapıyı sarsa sarsa değiştirecek. Bu toz toprak kalktığında ismi unutulmuş bir bilen olarak hafızalarımızda yer alacaksınız.Ve sizi hiç de iyi anmayacağız.

12 Haziran 2009 Cuma

İran'ın Seçimi...

Fazla tanımadığımız bir ülkede,İran'da bugün cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılıyor.4 aday arasından Ahmedinecad ve Musavi başkanlığa yakın isimler. Musavi 1988 yılına kadar ülkede başbakanlık yapmış, bana kalırsa Ahmedinecad'a göre daha saygın bir isim . Ancak Ahmedinecad bir dönem daha başkanlığı alırsa şaşırmamak gerekir derim. İslam Devrimi'nden beri İran, Dünya'ya din kisveli bir duvar ördü. Yasaklar ve baskılarla geçen onca yılın ardından dışa kapalı olmanın getirdiği çürümüşlük, fakirleşme, kendisinden farklı olana karşı duyulan merakla karışık değişim isteği hızla arttı.Her şeye rağmen İran Ortadoğu'da etkisi fazlasıyla hissedilen bir ülke.

Dış ilişkiler açısından bakarsak Obama'nın başkanlık dönemi diyalog özlemiyle başladı. Dünya'nın geri kalanıyla barışmak isteyen ABD aslında kazanamayacağı küresel savaşın zararlarını azaltmak amacında.İsrail ise nükleer güç sahibi, düşman bir ülkenin varlığından iyiden iyiye rahatsız. Bir tarafa ABD-AB-İsrail kanadını koyarsak diğer tarafta İran-Rusya-Çin bloku durmakta. Geleceğin çok kutuplu dünyasından öte ABD yanlısı ya da ABD muhalifi ülkeler olarak okunabilir yeryüzünün yeni politik düzeni.İran neyi seçerse seçsin değişim kapısına gelmiş dayanmış durumda. Rafsancani,Devrim Muhafızları, Besiçler, Ahmedinecadlar ya da diğer isimler... son kullanma tarihi geçmiş ürün durumundalar. Burada en önemli konu mollaların elinde bulunan ekonomik gücün halkın refahına yönelik olarak nasıl kullanılacağı? Değişim yanlıları varolan pastayı ihtiyaç halindeki kitlelere adil bir biçimde nasıl dağıtabilir? Mevcut siyasi sistem çürümüş olarak duruyor ya da Devrim evriliyor diyebiliriz, ama hangi yöne? Önümüzde kanlı bir Pakistan-Irak ya da Afganistan örneği dururken Türkiye olarak bu seçimler bizim için önemli sonuçlar doğurmaz mı? Sorular sorunlara yönelik çözümleri de içinde barındırmalı...

Diyardan Diyara...

Her insanın içinde en çok yapmak istediği bir edim vardır;bu benim için yazmak eylemidir... Korkularımı, kaygılarımı, hiç dile getiremediğim arzularımı, en doğal içgüdülerimi,hiç benden ayrılmaz komplekslerimi ve daha neler neler... O herşeyi, yoksulluğumu ve yalnızlığımı satır satır paylaşmak.

Şimdi müzik dinliyorum ... Çağlayan bir ırmak olup içinde yıkanıyorum seslerin, varolmanın sarhoşluğunu yaşıyorum. Bu tatmin olmaz yalnızlıkları, duvarların ötesini kelimelerle kurduğum dostlukla aşmalıyım. Keman çalıyor şimdi usul usul...Herşeyi getirip bir yana bırakıyorum sabahların en güzel saatini , karne alan çocukları, açları, işsizleri, sahtekarları, çaresizleri ... Yok olmayacak ! Dünya'yı yıkıp yeniden yapmalı; yazarlardır, bu ağır işin gönüllü emekçileri.

Kalemi kırmak iş değil, yaşamak lazım dolu dolu... Bir daha yenmek iç burkan mağlubiyeti... Anlamı kırıp çıkarmak lazım kelimelerden... O ilk rüzgarla yelkenleri doldurup alıp başını gitmek uçsuz bucaksız gökyüzüne... Fazla bir şey istemiyorum inanın bana.Yazmak istemediklerimi bile yazmak sadece.

11 Haziran 2009 Perşembe

Afganistan Parçalandı Sıra Pakistan'da...

2001 yılındaki işgalden önce de Afganistan iç savaş ve işgal gerçeğini tüm acılarıyla yaşamıştı. 1979 tarihli S.S.C.B. saldırganlığı ve buna karşılık ABD'nin Yeşil Kuşak projesi Taliban ve El-Kaide'nin filizlenmesine yol açtı. Ülkedeki karmaşık etnik gruplar, aşiretler, uyuşturu baronları, çevre ülkelerin siyasi emelleri... gibi unsurlar iç savaş koşullarını belirledi. Savaş döneminin düşman devleti S.S.C.B. yenilip ülkeyi terkettikten sonra da bölgedeki husumetler devam ederek şimdiki yok oluş tablosunu önümüze getirdi.

Soru şu: Sırada Pakistan mı var? Kasım ayında Bombay saldırılarının -Pakistan kökenli El-Kaide'ye yakın- Leşker-i Tayyibe tarafından yapıldığı biliniyor. İki ülke arasında Keşmir Sorunu, sınır anlaşmazlıkları, nükleer güce sahip olma ve o gücü kullanma konusundaki rekabet ilişkileri gergin tutuyor. Navaz Şerif'in ana muhalefet lideri olarak ülkesine geri dönmesi, buna karşılık Asaf Ali Zerdari'nin zayıf idaresi altında Svat Vadisi'nde Pakistan Taliban'ına yönelik kanlı operasyonlar iç siyaseti açmaza düşürmüştür. ABD'nin zorlaması ile yapılan Svat Operasyonu ülkeye daha fazla kan ve gözyaşı getirecek.Bu dengede İran'ı unutmamak gerek; çünkü zayıf bir Pakistan, İran için tercih sebebidir.

Sadece 1 ayda, 2 milyon insan iç savaş nedeniyle göçmen durumuna düştü. Afganistan'da güçlenen Taliban Pakistan'da da istihbarat örgütünün desteği sayesinde varlığını koruyor. Ekonominin zayıf olduğu, sosyal hayatın din odaklı aşırılar tarafından kısıtlandığı, hukuk ve demokrasinin seçkinler elinde oyuncak haline getirildiği Pakistan, ABD dostluğunun diyetini ödüyor olmasın?

10 Haziran 2009 Çarşamba

Sürdürülemez Eğitimsizlik...

Dün gazetede Rusya Devlet Balkanı Medyedev'e ait bir yazıyı okudum. Konu tahıl üretimi ve gelecekte yaşanacak olan olası açlık tehlikesi ile ilgiliydi. Yazıda kullanılan kavramlar makalenin konuya hakim bir kalemden çıktığını gösteriyor. Belki de bu makale danışmanlarına ait düşüncelerin yazıya dökülmüş haliydi. Benim için önemli olan bir devlet başkanının 30-40 sene içerisinde hayati derecede önemli olacak bir konuyu gündeme getirmesidir. Hepimiz aşıklar gibi Obama'nın ağzının içine bakarken Rusya Devlet Başkanı ilerde yürürlüğe konulması gereken tarımı geliştirme ve toprağı daha verimli kullanma stratejilerini önümüze getiriyor. Yoksul ülkelerin halkları açlıkla mücadele ederken bizlerin de bu tehlikeden uzak olmadığımızı dillendiriyor.Benim ülkemin politikacılarının da düşünen, araştıran, geleceğe ait bir vizyonu olan dünya'ya açık insanlardan oluşmasını temenni ederim. Mesela Başbakanın kitap yazması, Abdullah Gül'ün sergilere konu olabilecek bir ressam olması ya da Bülent Arınç'ın varoluşçu felsefe üzerine doktorası olan bir düşünür vasfına sahip olması gibi...Resmi eğitim seviyesi ilköğretim 4. sınıf olan bir toplumdan bunları beklemek abesle iştigal galiba.Ben gene de önümüzdeki neslin hayata karşı daha donanımlı bireylerden meydana geleceğini hayal ediyorum.Kızmayın sadece hayal kuruyorum.

9 Haziran 2009 Salı

Nereye Gidiyoruz?

Hayatta karşılığı olan en önemli iki şey bana göre özgüven ve sevgidir ... Bireylere güven veren, onlara değerli olduklarını hissettirerek yaşam kalitelerini yükselten her iktidar halk nezdinde kuvvetli kalırlar. İktidar ancak bu şekilde muktedir olabilir.

AKP iktidarında ekonomide güven unsuru yaratan iki çapa vardı: AB ve IMF... Dış kaynaklı olan bu unsurların yerine güven arttıran reformları uygulamaya koyamadık, dış rüzgarlarla yelkenleri şişirdik. 2004 Yerel ve 2007 Genel Seçimleri ile halk desteğini yanına alan iktidar ne adil ve kalıcı vergi politikalarını hayata geçirebildi ne de üretim ekonomisini teşvik etti. Arsız bir küresel iştaha karşılık ihracat arttı, buna karşılık ithalat patladı. Durgunluk kapımızı 2006 yılından itibaren çalmaya başlamıştı. Siyasetteki puslu hava ekonomiyi de etkiledi, kimse gelecek hakkında istikrarlı tahminde bulunamıyordu. ABD'de patlak veren tut-sat krizi bizi ikili kıskaca soktu ve kendi zaaflarımızın yarattığı durgunluğa bir de küresel kriz eklendi. Son olarak 2009 Yerel Seçimleri ile siyasi açıdan daha da zayıflayan AKP, IMF ve AB ile anlaşmazlıklar yaşıyor. Ekonomik gerilemeye karşılık torba yasalar olarak anılan yamalı tedbirler güven yaratamıyor ne yazık ki! Son teşvik paketi de geciken ancak yaraya merhem olabilecek olumlu bir adım. Önümüzdeki günlere rengini verecek olaylar ise siyaset merkezli olacak.

Ekonomik altyapı tüm Dünya'yı şekillendirirken Türkiye bu altüst oluşun dışında kalmayacak. Bizleri hızlı,üzücü ve zor günler bekliyor olabilir. Toplumsal yozlaşma ise bugünleri daha da zorlaştıracak. Bana ülkemin durumu şöyle betimlenebilir: Kaptansız ve dümeni kırık bir gemi kayalara doğru hızla yaklaşıyor.Kriz daha yeni başlıyor.

7 Haziran 2009 Pazar

Zübükzade...

Başbakan partisine AKP diyenlere herkesin önünde edepsiz sıfatını kullanmış.Bu seviyede konuşan bir insanın edepten bahsetmesi edebe hakaret olmuyor mu? İnsanlara iyi hitap etmek hasletinin onlara karşı terbiyesizlik etme hakkını vereceğini biraz ahmaklar düşünür. Ben hükümetin başını Zübükzade İbrahim Efendi'ye benzetirim, yani o tiplemede oynayan Kemal Sunal'ın kurnazlığı, kaypaklığı, boyunun boyuna huyunun huyuna uymasıdır bu çağrışımı ben de uyandıran dostlarım.Yoksa RTE'nin hazırcevaplığı, kıvraklığı,kitleleri hareketlendiren hitabet yeteneği gibi özellikleri kendisini gerçek hayatın tam karşısına düşüren bir Türkiye resmidir. RTE başarısızlığın getirdiği hırçınlık içinde kanımca. RTÜK Zahit'in koltuğa yapışması, Deniz Feneri Derneği davasının gelişme yönü, yaşanan ekonomik kriz kendisini ikbal derdine düşürmüştür. Kadere inanan insanlar olarak Allah'ın dediği olur deyip, kendisi hakkındaki iyi dileklere mukadderat adını vererek yoksul insanların gözlerindeki gazap üzümlerine dikkat etmesini salık veririm.62 milyon dolara uçak almak ya da tertemiz toprağı peşkeş çekmekle uğraşmak RTE'ye yakışmaz;Türkiye cücelerin yönettiği bir dev ülke olmamalı.