14 Haziran 2009 Pazar

Karl Marks'ın Hayaleti...

Karl Marks'ın hayaleti Dünya'yı geziyor şu an... Marksizm tüm üstyapı kurumlarını üretim ilişkilerine, üretim faktörlerine sahip olma biçimlerine ya da artı değeri paylaşma türlerine göre ekonomik altyapıya bağlar. Endüstriyel Devrim ile topraktan bağımsız emekleriyle geçinen işçi sınıfının ortaya çıkıp hızla büyümesi üstelik hak aramaları, buna karşılık sermayedarların toplumdaki egemen güçlerle bu akışı durdurması Dünya çapında sosyoekonomik tez-anti tez çelişkisini göz önüne sermiştir. Dialektik materyalizm Hegel'in ters duran dialektiğini değiştirip, somut şartlarla sınayarak gelişmenin tez-anti tez-sentez aşamalarından geçerek yeni bir gerçekliğe ulaştığını savunmuştur. Niceliksel değişim niteliksel değişime doğru adım atar bu sayede. Bu akışın önünde duran herkes gerici ya da gelişmenin önünde engeldir. İşçi sınıfının iktidarını ancak gerici güçler "din-devlet-kapitalistler..." istemez. Geleceğin komunist hayatının anahtarı proleter devrimden geçer; aşamaların sonunda herkesin istediği kadar tükettiği yeryüzü cenneti tanımlanır.

Yerküre üzerinde herşeyin maddi temeller üzerinde kurulduğu, gerçeğin sadece maddi değerlerin değişik görünümlerinden ibaret olduğu o dönemde de bilinmiyor değildi ama buna dialektik düşüncenin ateşini katarsanız kitlelerin arayıp da bulamadığı devrimci yolu açarsınız. Şimdi bakıyorum yönetemeyen siyasetin sebebi olarak üretmeyen, ürettiğini adil şekilde paylaşmayan, verimsiz şekilde ekonomik değerleri tüketen, insanı kendine yabancılaştıran ekonomik altyapı yatmaktır. 2001 ekonomik krizi Türkiye'yi yepyeni koşullarla tanıştırırken, bankaların ya da holdinglerin esas alındığı, devletin iktisadi hayattan elini eteğini iyice çektiği, sadece düzenleyici kurumlarla müdahil olduğu yapıyı görüyoruz. Büyük üreticilerin çıkarlarına göre şekillendirilen bu düzende kitleler artı değerin küçük bir kısmıyla yetineceklerdi. Bu formülün adı AKP idi... İşte ekonomi tüm üstyapı kurumları gibi siyasetide böyle etkilemiştir. Değişen değer yargıları, insanlararası ilişkiler bu yeni kredi ya da tefeci ekonomisinin toplumsal alanda izdüşümleri oldu. Yavaş yavaş açlıkla başetmeye çalışan insanların sayısı arttı, yoksulluğun getirdiği yozlaşma, çağdaş dünyanın değerlerine karşı düşmanlıkla içe kapanmaya döndü.

HİÇ ŞAŞIRMAYIN ! bence, sistemin dayattığı herşey hakim güçler istedikleri zaman başka biçimde karşımıza çıkacak. Dip noktaya ulaştığı öne sürülen ekonomik kriz daha tepe noktaya ulaşmadı ki . Yaşanan kısmi düzelmeler ise kriz için alınan acil tedbirler sayesinde yaraya neşter vurulmadan önce gözlenen sahte iyileşme halleri.Değişen dünyayı din referanslı-aşiret odaklı ya da cemaat değerleri öncelikli tezlerle yakalayamazsınız. Tarih boyunca doğal gelişim üreten sınıflara öncelik sağlayan, insana ve akla değer veren,zayıfları kollayan topluluklarca sağlanmıştır. Bu gelişmenin anahtarı da ekonomik altyapıda yatmaktadır, bilmem siz ne dersiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder